Lafı dolandırmadan konuya özünden girelim...
Önümüzdeki dönem siyasi dinamikler açısından "Cumhur İttifakı'ndaki karşılıklı güven zeminini aşındırmaya" buna karşılık "6'lı Masa'yı konsolide etmeye" dönük her türden faaliyete sahne olabilir!
CHP Genel Başkanı'nın -bence- sonradan pişman olduğu, acemilik eseri "başörtüsüne yasal güvence" teklifi... AK Parti'nin bu hamleyi, üst metin olan "Anayasa ile tahkim" etme stratejisi ile karşılaması, gündemi derinden etkiledi. Bu tabloya Kemal Bey'in, fiyaskoyla sonuçlanan ABD ve İngiltere ziyaretleri de eklendi. 6'lı Masa'nın dağınıklığı ama zoraki birlikteliği tartışıladursun tam bu sırada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gerek dış gerekse iç politikada tam manasıyla sahaya çıktı. Bu olumlu havaya mega yatırımlar, TOGG gibi iddialı bir proje de eklendi. Ve nihayet süreç "Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi" ile taçlandı.
Lakin...
Ne oldu ise ondan sonra oldu. AK Parti, anayasa değişikliği teklifi için Meclis'te grubu bulunan partilerin görüşlerine başvurma kararı aldı. Karma bir heyet oluşturdu. Adalet Bakanı, genel başkan yardımcısı ve grup başkanvekilinden oluşan AK Parti kurmayları, HDP'yi de ziyaret etti. Elbette, partiyi temsil eden isimler yanında, devlet yapılanmasındaki yeri düşünüldüğünde Adalet Bakanı'nın da HDP'yle kurulan doğrudan temasa dahil olması, spekülatif yorumlara yol açtı. Zira Meclis'te grup başkanvekilleri arasında çoğu zaman parti ayrımı yapılmaksızın farklı yasa müzakereleri nedeniyle zaten görüşmeler gerçekleşiyor. Kuşkusuz, anayasa paketini hazırlama görevi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a verilmiş bir görevdi. Bu yönüyle bakıldığında heyette yer alması da doğaldı!
Gel gör ki...
HDP, tuhaf bir "iç koalisyon partisi!"
Meşru sınırlarda kalabilirse TBMM'de temsil ediliyor.
Terörle arasına mesafe koymadığı için hakkında kapatma davası açılan bıçak sırtı konumda duruyor.
Bu da bizi zorlu bir denkleme götürüyor...
Evet, terör örgütü PKK için "Eşittir, Kürt kökenli vatandaşlar" demiyoruz. Doğrusu da bu.
Ancak HDP'yi, kendisine oy veren etnik milliyetçilikle yoğrulmuş Kürt kökenli seçmenden ayrıştırmaya sıra gelince, mesele hayli karmaşıklaşıyor. Yani HDP, tüm Kürt seçmeni yörüngesine alamasa da Ankara'daki siyasetini şekillendiren nitelikteki Kürt vatandaşlardan, Kandil'den, İmralı'dan, Edirne Cezaevi'nden ve farklı istihbarat örgütlerinden ivmelenebiliyor!
Bu aşamadan sonra HDP faktörünü, Cumhur İttifakı ve 6'lı Masa etrafında ayrı ayrı düşünmek gerekiyor.
Cumhur İttifakı deyince... MHP'ye biraz daha yakından bakmakta fayda var. Zira MHP lideri "Aday Belli, Karar Net" diyerek meydan meydan dolaşan etkili bir aktör. Üstelik parlamentodaki, sınırı belirli ziyareti, olağandışı bulmadığını açıklayacak kadar da sorumluluk almış bir isim. MHP'ye göre "yeni çözüm süreci algısı oluşmaması" mühim! İşte bu aşamadan sonra top AK Parti tarafına geçiyor. Kürt kökenli politikacıların, Kürt kökenli vatandaşlarla diyalogunun HDP ve uzantısı çevreleri motive etmemesi önem kazanıyor.
6'lı Masa'nın, AK Parti-HDP görüşmesini yorumlama biçimindeki gelgitler de ihmal edilecek gibi değil. Kapsamı ve niyeti açık bir anayasa metnini görüşmekle, başını CHP'nin çektiği partilerin HDP'ye bakanlık vaat eden, siyasi tavize endeksli seçim hesabı tabii ki aynı kefede tartılamaz. Kaldı ki 6'lı Masa'da İYİ Parti'nin, HDP'ye karşı sergileyeceği tavır ya bölünmeye kadar gidebilir ya da masadan çoklu aday çıkması ile sonuçlanabilir.
Özetle...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki "siyasi lider diplomasisi" fitneyi önleyecek, muhtelif hareketlenmeleri bastıracak kadar güçlü ve öyle devam etmek durumunda. 6'lı Masa ise İP üstündeki jonglör görünümünde. Fakat ipin kopmaması için çalışanları da ipten düşeceklerin altında serilen koruma ağını görmezden gelmemek lazım!