Tamam! Güldünüz, eğlendiniz. Artık, Dağılabilirsiniz! Şimdi biz işimize, daha doğrusu işin ciddi kısmına bakalım.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin, "Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi"nde yaptığı konuşma, tahmin edilenden de öte ses getirdi. Sn. Nebati'nin belki de teknik veya akademik mesaj verme kaygısıyla kurduğu o cümle bence, ekonomideki güncel tartışmaların içeriğini de etkiledi. Dikkatlerin, ekonomi teorisindeki yeni nesil çalışmalara çevrilmesine vesile oldu.
Öyle ya "dijitalleşme diyeceksiniz", "metaverse dünyasından bahsedeceksiniz" ama konu ekonomiye geldiğinde bireyden işletmelere, uluslar üstü şirketlerden devletlere kadar uzanan yelpazede ekonomik aktörlerin geliştirdiği veya uyguladığı yöntemleri göz ardı edeceksiniz. Asırlık kalıpları mutlak doğru kabul edecek, buna karşın çağımızın imkân ve kabiliyetleri ile milli öncelikleri gözeten arayışları küçümseyecek, modellemeleri sabote edeceksiniz!
Yok, öyle bir dünya!
Bakınız...
Cari tartışmalar bir yana... Türkiye ekonomisini değerlendirirken, insaf sınırlarında gözetilmesi gereken gerçeklikler de olduğu asla unutulmamalı.
Örneğin...
Dün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ekonomi zirvesi marjındaki şu mesajı, sizce de çok şey anlatmıyor mu?
"Ortada herhangi bir savaş, çatışma, gerilim olmadığı yani görünür hiçbir sebep bulunmadığı halde, dünyada ekonomisi açıkça mahvedilme tehdidiyle karşı karşıya kalan sanıyorum tek ülke biziz. Yine dünyada, uluslararası toplumun resmen terör örgütü olarak kabul ettiği yapıların isim değişikliği hileleriyle kendisine karşı alenen desteklendiği tek ülke yine biziz. Daha bölgemizdeki insani krizlerin tüm yükünü kayda değer destek almadan taşıyor oluşumuzu, bunun yol açtığı siyasi, ekonomik ve sosyal bedelleri saymıyorum bile!"
***
Ekonomiye yeni yaklaşımlar meselesine dönecek olursak...
Göreve geldiği günden bu yana birçok konuda eleştirilirken Bakan Nebati, zorlu günlerde oturduğu koltukta en baştan beri Türkiye Ekonomi Modeli'ne bağlılığını dile getirdi.
Nebati, hayli ilgi çeken -kabul, tebessüm de ettiren- şu cümlesi ile birçoklarına, ekonomi literatürüne esaslı biçimde eğilmek gerektiğini de hatırlattı:
"Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır!"
Ekopolitik tarihte yerini alan bu ifade sayesinde "Nöroekonomi" merakı da uyandı. Bu yaklaşım tarzı, "İktisat, biyoloji, psikoloji, davranışsal iktisat" gibi çok bilim dalından yararlanıyor. Birer ekonomik birim olan insanların karar alma süreçlerini fizyolojik olarak izliyor. Piyasada, hangi koşullarda ne şekilde ekonomik davranışlar sergilediklerini ölçmeye çalışıyor. Gerek şahıslar gerekse şirketler açısından rasyonel kararlar yanında ne gibi psikolojik, sosyolojik, teknolojik faktörlerin bu kararların yönünü değiştirebileceğini analiz ediyor
Bir modelin başarıya ulaşmasında her türden ekonomik birimin vereceği tepkinin dozu ve programa inanması hayati önem arz ettiği için "güven duygusunun yerleşmesi, rasyonel düşünen ve kendi menfaatini ön planda tutan herkesin sürece bağlılığını" mutlak belirleyici hale getiriyor. Yani; rakamlar, istatistik veriler, makro göstergeler yanında, dünya ekonomisi, milletlerin, şirketlerin davranışları, beklentileri ve stratejileri de tüm denklemi etkiliyor. Mesela... Bugün ABD Merkez Bankası (FED) karar verirken yalın biçimde faiz hadlerini baz almayıp dünyadaki tepkimeyi de hesaplayarak istediği etkiyi yaratacak şekilde nöroekonomiyi önemli bir araç olarak kullanıyor.
Özetle...
Türkiye Ekonomi Modeli, "Benimsemesen bile Reddetme!" çağrısını yineliyor.
NOT: Bugün, 1 Ekim. TBMM, Anayasa gereği çağrıya gerek olmaksızın toplanıyor. Cumhuriyetimizin 100. yılına denk gelen kritik seçimler öncesinde yeni yasama yılına başlayacak olan Meclisimize başarılar diliyor, iyi ki varsınız diyorum.