Kabul, enflasyonist ortamda vatandaşlar daha çok "günlük düşünür!" Yani, yaşadığı anı bilir. Geçim şartlarına bakar. Yorumlarını da eleştirilerini de kendi özel şartlarıyla şekillendirir.
Ancak...
Fiyat ve kur oynaklığının yüksek olduğu dönemlerde, dikkat edilmesi gereken ana nokta "siyasi iktidarın tutumudur." Ülkeyi yönetenlerin meselelerin ve halkın yakınmasının ne kadar farkında olduğu, daha da önemlisi hangi tedbirleri aldığı belirleyici faktördür.
Bakınız bugün, milletin bilmesi gereken gerçeklerin açık ve net olarak anlatılmasına ve fırsat buldukça tekrarına büyük ihtiyaç var.
Örneklerle ilerleyecek olursak...
Küresel pandemi şokunun tüm dünyada hayatı durdurduğu günlerde, Türkiye hem halk sağlığını önceledi hem de üretimin devamına ilişkin önlemleri hayata geçirdi. Nitekim sadece bu yıl vergi indirimleri ve sübvansiyonlu enerji satışları nedeni ile devlet tam 251 milyar lira vergi gelirinden vazgeçti. Bir başka anlatımla ya zorunlu zamları gerçek oranları üzerinden vatandaşa yansıtmadı ya da farklı toplum kesimlerinin üzerindeki vergi yükünü azalttı.
Dünya, enerji krizi ile boğuşurken... Hali hazırda doğalgazın maliyet fiyatına göre, meskenlere yüzde 81, KOBİ'lere yüzde 75, elektrik santrallerine yüzde 13, sanayiye yüzde 8 ucuza verildiğini kaç kişi biliyor mesela?
Veya... Global piyasada doğalgaz fiyatlarındaki dramatik artış karşısında, Türkiye'deki iç piyasa satış bedeline en az yüzde 132 zam gerektiğini ama hükümetin dar ve sabit gelirliyi düşünerek bu ayarlamayı yapmadığını vatandaşın öğrenmesinde fayda yok mu?
21 milyon çalışanı kapsayan ve asgari ücretle birlikte asgari ücrete eşit kazançların da vergi dışı bırakılmasını sağlayan düzenleme sayesinde 91 milyar lira vergi geliri alınmadığı veya bu tutarın emekçilerin cebinde kaldığı sizce ne ölçüde hesaba katılıyor?
Tarımsal destekleme ödemelerinde gelir vergisi kesintisine son verildiği için 3 milyon çiftçiye 2,5 milyar civarında vergi iadesi yapıldığı hatırlanıyor mu?
Daha önce basit usulde vergilendirilen 850 bin esnafa vergi istisnası getirildiğini, yani vergi ödemesi kapsamı dışına alındığını yeri geldiğinde söylemek gerekmiyor mu?
Unutmadan... Düne kadar TÜİK verilerine güvenmediğini söyleyen çevreler bile Aralık ayından itibaren enflasyonda düşüş eğilimi başlayacağını inkâr edemiyorlar. "Enflasyon, baz etkisi ile gerileyecek falan" diyorlar demesine de gıda, enerji ve güvenlik krizlerinin sarstığı dünyada ayakta kalmanın maliyetini ve Türkiye'nin direncini bir türlü kabul etmek istemiyorlar. Neden? Çünkü Erdoğan karşıtlığı onların mesleki faaliyeti ve geçim kapısı olmuş da ondan!
Bu listeyi uzatmak mümkün...
Demem o ki...
Bu kış hayli zorlu geçecek. Bilhassa Avrupa'yı kâbus dolu günler geceler bekliyor. Ortak hareket ve dayanışmayı simgelediği için adı Avrupa Birliği olsa bile batıda pek çok ülkenin enerji arz güvenliği derdine düştüğü ve bir diğerini görmediğini de bir gerçek.
Şükür ki Türkiye bu açıdan pozitif ayrışan bir ülke. Kuşkusuz bizim de sorunlarımız var. Hatta enerji tasarrufunu biz de düşünmeli, uygulamalıyız. Ama liderlik farkı Türkiye'mizi, dünyadaki ve yakın çevremizdeki ciddi problemlerden uzak tutuyor.
Vicdan sahibi her birey, şu an yaşadığı sıkıntılar yüzünden hemen dışa vuran tepkisini, etrafımıza ve geleceğe de bakarak sağduyu ile yönetmeli!