Ne zaman İstanbullu dostlarla sohbet etsek ilk çıkışları "Ankaralılaşmak" üzerine oluyor. İstanbul'un dinamik, kozmopolit, hızlı ve sonuç üreten genetik kodları ile Ankara'nın bürokratik tarzı, bitmek bilmeyen mazeretleri ve yokuş yapan karakteri eleştiriliyor.
Genel manada, ön yargı ve klişe ezberler içerse de AK Parti de hâlâ bir tür bürokrasi ile imtihan ediliyor. Doğrudur, bu bürokratların hatırı sayılır bölümü AK Parti döneminde atandı.
Gel gör ki...
Bürokrasi dediğiniz organizma, siyasal etkileşim düzeyi ne kadar olursa olsun, kendine özgü ruhu ve yapısı ile işliyor. Bir bakıma, içine aldıklarına yeniden şekil veriyor.
Bürokratik oligarşi de denilen bu gerçeklik, dün olduğu gibi bugün de epeyce devlet dairesinde hayalet gibi geziyor.
Fakat hali hazırda iki hususa yoğunlaşmanın gereği giderek artıyor.
Birincisi, bürokrasideki atalet. Çoğu kuruma yayılan bu tablo, daha çok siyasi gelişmeleri gözlemekten, seçime dair tahminlerden kaynaklanıyor. Devlete ve davaya adanmış bürokrat sayısı sanıldığı kadar olmadığı için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'daki hırs ve gayret, tabanda aynı ölçüde tezahür etmiyor. Kritik devlet kurumlarının tek tek check-up raporunun çıkarılması ve vatandaş merkezli projelerin seçilerek ivmelendirilmesi gerekiyor.
İkincisi ve daha mühimi ise... Devletin kılcal damarlarında saklanan kripto unsurlarla ilgili. Eğer devletteki legal bir işiniz zamana yayılıyor, suni bahanelerle oyalanıyor, olması gereken bir iş bir türlü çıkmıyorsa bilin ki orada ya kripto bir memur ya da açıkça art niyet vardır. Bunların tespiti için bir mekanizma kurulması veya iş yapma kriterlerinin güncellenmesi de devlet kapısındaki vatandaşın moralini düzeltecektir.
***
AK PARTİ... HEYECAN DALGASI AMA NASIL?
Önceki akşam, Burhanettin Duran Hoca ile NTV'de yayında idik. (Siyasi İşler Programı). Ele aldığımız konulardan biri de 6'lı blok, bünyesinde barındırdığı siyasal farklılıklar ve uzun süre bir arada durabilme dayanıklılığı üzerineydi. Her ne kadar Ahmet Kasım Han Hoca, 6'lı masanın dağılması için gayret gösterildiğini savunsa da işin özü, siyasal umut ve heyecan verme noktasında düğümlendi. Burhanettin Hoca, 6 partinin temel konularda kamuoyuna yansıyan açıklamalarındaki (Suriye meselesi, sığınmacı sorunu, özelleştirme vb.) -tabiri caizse- zıtlıklara işaret etti. Muhalefetin bu görünümüyle geniş kitleleri heyecanlandıramadığını söyledi. Hoca'nın dikkat çektiği madalyonun bir yüzünden görünenler makul ve mantıklı argümanlara dayanıyordu.
Ben de madalyonun öbür yüzüne dair katkı sunmaya çalıştım.
Kanımca 6'lı bloku, cumhurbaşkanı aday adaylarını konuşmak bu siyasal topluluğa bir tür tanıtım ve propaganda imkânı veriyor. Hatta ekstra politik değer katıyor. Lakin her şeye rağmen, memleketin istikbaline dair arayışların siyasi zeminde olması ve rekabetin, kayıt dışı siyaset unsurlarından arındırılması demokrasimiz için hayırlı. Her ne kadar masaya sufle veren, masadan dışarıya laf taşıyanlar olsa da... Bu, onların sorunu.
Esas olan, rakibin oyununa göre stil tutturmaktan ziyade kendi oyununu rakibe kabul ettirmektir. Tam da bu nedenle AK Parti'nin geleceğe dair mesajları ve heyecan dalgası yaratma performansı sandığın sonucu için belirleyici olacaktır. Nitekim bu detayı yakalayan moderatörümüz Ahmed Arpat, konuyu özel olarak yorumlamak gerektiğini ileriki programlar için not düştü.
Evet...
Bence bugün vatandaş seçimden ziyade, "Neyin, nasıl değişeceğini ve önümüzdeki yıllara dair hangi ümitleri doğuracağını daha fazla merak ediyor!" Haliyle 20 yıldır Türkiye'yi yöneten AK Parti'yi önceleyerek siyasal, ekonomik ve jeopolitik süreçlere bakıyor. Yani değişim, dönüşüm vaadinde ilk krediyi AK Parti'ye açıyor. Kredinin kullanımı ise etkili beklenti yönetimini zaruri kılıyor!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz