Rusya'nın, Ukrayna'ya yönelik askeri harekâtı, daha doğrusu Kiev'de yönetim değişikliğini hedefleyen işgal girişimi gerek uluslararası toplum gerekse Türkiye için derslerle dolu. Özellikle Batı blokunun dağınıklığı ile bu zayıflıktan istifade eden Rusya'nın, "kontrolsüz güç, güç değildir" dedirten karakteri, dünya ve bölge barışı için düşündürücü olduğu kadar endişe verici. Bu acı dolu süreci analiz etmeden önce Rusya Devlet Başkanı Putin'in, Ankara'yla daha önce paylaştığı görüşlerinden birer cümle aktaralım... Terör koridorunu parçalama zorunluluğu ile Türkiye'nin, kuzey Suriye'de gerçekleştirdiği askeri operasyonlar öncesi bir görüşmede Putin, Avrupa ve ABD'ye bakışını şöyle yansıtır:
"AB de NATO da içten içe çürüyen kuruluşlar! Çok fazla büyütmemek lazım!"
Ayrıca Putin, Ukrayna krizi bağlamında Türkiye'yi ayrıştırarak şu mesajı da vermiş:
"Bu, bizim iç işimiz. Yüksek öncelikli güvenlik sorunumuz. Türkiye'nin samimiyetini biliyoruz ama NATO'nun yaklaşımını iyi niyetli görmüyoruz." Yani Putin, Rusya ile Ukrayna arasında "arabuluculuğa hazır olduğunu" söyleyen Ankara'ya, Ukrayna'nın arkasındaki merkezleri işaret ederek, bu çabanın hemen sonuç üretmeyeceğini ima etmiş durumda!
Gelelim bu acımasız ve kanlı savaşın hayli maliyetli derslerine...
Öncelikle Rusların, "Azizlik ile Delilik" arasında gidip gelen ruh hali yine tescillendi. Ruslar için "Devletin önemi hâlâ Rus halkından daha fazla!"
Rusya'nın, çevresindeki her ülkeye yönelik savaş planını arşivinde tuttuğu da gün ışığına çıktı. Rusların "harp doktrini" de deşifre edildi. Hava-Kara-Deniz Kuvvetlerinin aynı anda kullanıldığı çok hedefe yönelik, şoke edici, yıkıcı saldırılar... Ve bu ataklara eşlik eden dezenformasyon faaliyetleri ile siber savaş araçları!
Moskova, her ne kadar "beka meselesi" gibi sunsa da Ukrayna'yı savaş alanına çevirirken 100 yıl önceki argümanlarını bugüne taşıyarak, yayılmacı hırslarını baskılayamadığını da teyit etti. Rusların açtığı bu yol eğer vakitlice kapatılmazsa, küresel sistemi ebedi istikrarsızlığa sürükleyecek bu tehlikeli kapıdan gireceklerin sayısı hiç de az olmayacak!
Ukrayna bazında ise... Bu ülkedeki milli bilincin ve devlet geleneğinin zayıflığı, Batı ile Rusya arasında ezilmesiyle sonuçlandı. Kiev yönetimini, AB ve NATO hayali ile oyalayan aktörler, kendi güvenlikleri pahasına Ukrayna'yı feda edebileceklerini göstererek tarihi hataya düştüler.
Başkan Biden ve ABD derin aklı, saflıkla değil gayet öngörülü şekilde Rusya'ya karşı kartlarını açık etti. Neden? Çünkü ana hedefleri, Transatlantik İttifakı'nı güçlendirmek ve NATO'yu konsolide etmekti. Rus tehdidi ile korkutulmuş Avrupa'nın başına buyruk hareketi bundan böyle imkansızlaşırken, stratejik hesapların mezesi haline getirilen Ukrayna üzerinden Rusların yıpratılması da Amerikan hanesindeki bir başka kurgu olarak dikkati çekti.
Şu anki kriz ortamında Rusya'nın dostlarının da sınırlı kaldığı, Çin'in ise ABD ve İngiltere ile yakın zamanda yaşanacak büyük kapışma öncesinde sahayı test ettiği ve sırf bu yüzden Ruslarla zoraki birliktelik kurduğu açığa çıktı.
Doğu-Batı ekseninde gelişen "Konvansiyonel savaş" ile "Ekonomik karşı savaş" denkleminde hangi unsurun ağır basacağı, önümüzdeki yılların güç mücadelesinin niteliğini belirleyecek kadar kritik önem kazandı.
ABD, Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü YPG'ye sağladığı desteği ve alanda ortak hareket etme kararlılığını Ukrayna'dan esirgeyerek çıkarları uğruna hangi politikayı, ikiyüzlülükle nasıl uygulayabildiğini gözler önüne serdi. Biden'ın, Ukrayna için efelenmesi bile Afganistan fiyaskosunu unutturmaya yetmedi.
Ve bence Türkiye için en önemlisi... İktidara gelme hevesi ile millete değil ABD'ye güvenenlerin sonunun hüsran olacağı net biçimde kayda geçti.
NOT
------
Sağlıklı, uzun ömürler...
Bugün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın doğum günü. Kendisine şahsen duyduğum muhabbet bir yana... Günümüzün kaotik ortamında, Türkiye'nin de barış isteyen dünyanın da bu liderliğe hakikaten ihtiyacı var. Özellikle Türkiye'miz, Erdoğan'ın deneyiminden yararlanabildiği kadar yararlanmalı...