Millet İttifakı'nı motive eden aktörler ve yaslandıkları faktörler dikkatle analiz edildiğinde, ağırlıklı olarak güncel -ekonomiksorunlara odaklı oldukları görülüyor. 6 ayrı partinin, "Erdoğan karşıtı cephe" kurmanın ötesinde siyasal anlam ifade etmeyen "yapay birlikteliği" bir yanda... Seçmende siyasal apseye yol açan HDP'nin -şimdilik kaydıyla- bir başka bloğa ittirilerek aynı yörüngede tutulması çabası diğer yanda.
CHP içinde Genel Merkez ile İstanbul arasında derinleşen ayrılık/ aykırılık ile politik bel altı vuruşlar ise cabası!
Kurumsal olarak AK Parti'nin, şahsen Cumhurbaşkanı'nın, hali hazırdaki zorlu şartlar nedeni ile zemin kaybettiğini öne süren ve hatta bu doğrultuda algı yöneten çevreler, -şükür ki- kritik göstergeleri ıskalıyorlar. "Nedir o göstergeler?" diye sorulacak olursa... Cevabı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, hafta sonlarında yoğunlaşan il ziyaretlerinde yani meydanların, salonların dilinde gizli. Dönemsel ve farklı nitelikteki sıkıntılara rağmen, on binlerce kişi neden Erdoğan'a yönelmeyi sürdürüyor?
Çünkü...
AK Parti üyeleri de genel seçmen kitlesi de eş anlı olarak üç ölçütü birlikte gözetiyor:
1- AK Parti'nin 20 yılı ve bu süreye sığdırılan büyük dönüşümler.
2- AK Pati'nin 21. yılındaki cari tablo.
3- AK Parti'nin ve doğal olarak Cumhurbaşkanı'nın, gelecek 20 yıllara dönük vaatleri.
***
Ayrıca...
Türk halkı içeriye olduğu kadar dışarıya da bakıyor.
1- Küresel ve bölgesel "güvenlik sınamalarının" artacağını,
2- "Tedarik ve lojistik sorunlarının" tekrarlanacağını,
3- Pandeminin "ilaç ve aşı alanında artçı şoklarının" yaşanacağını,
4- "Tarımsal ve meteorolojik kuraklığın" uluslar arası paylaşım kavgaları başlatacağını fark ediyor.
Yani...
Görünür gelecekteki risklerin yönetimi ile alternatifinde duran devr-i sabık anlayışından doğacak zaman ve enerji kayıplarının toplumsal maliyetini de tartmaya çalışıyor.
Bütün bunlara rağmen...
1- Türkiye Ekonomi Modeli itibariyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, paydaşlar yönüyle işin özünde yalnız olduğunu,
2- Yüksek enflasyondan kaynaklanan enfekte eko-politik ortamın hassasiyet arz ettiğini,
3- Provokatif olaylara dair kurguların her an teyakkuz hali gerektirdiğini,
4- Dezenformasyon virüsünün bulaş etkisinin sanılandan fazla tahribat yarattığını göz ardı edemeyiz.
***
Özetle...
Gerilimden beslenen her türden kişi, örgüt ve yapılanmaya karşı durmak, en alt gelir gruplarından başlayan mali/sosyal destek politikasını sürdürmek, sanayici/ihracatçının rekabet gücüne endeksli yeni programı katı kalıplara dökmeden dinamik şekilde yönetmek, siyasi rakipleri küçümsemeden yorumlamak, doğru ve samimi bilgiyle donanmak, dış ilişkilerde onarıcı/ güven tazeleyici açılımı sürdürmek hem önemli olacak hem de pek çok ezberi bozacaktır.