Devletin, devlet olduğu noktalardan biri de "denetleyici" rolüdür. Bizde devletin daha çok "düzenleyici" yönü ön plana çıkar. Bu yüzden Türkiye mevzuat cennetidir. Sorumluluktan kaçan bürokrasi geleneği yüzünden Meclis, adeta "kanun üretme fabrikası" gibi çalışır. Oysa esas olan "uygulama" ve "denetimdir."
Bu açıdan bakıldığında anayasal kurum kimliğiyle Devlet Denetleme Kurulu (DDK) eşsiz bir konumdadır. DDK, Cumhurbaşkanının görevlendirmesiyle, "Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, sermayesinin yarısından fazlasına bu kurumların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren örgütünde, kamuya yararlı dernekler ile vakıflarda, idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapma yetkisine sahiptir."
Hatta geçtiğimiz hafta yerinde bir kararla kooperatifler ve birlikler de DDK'nın görev alanına eklenmiştir.
Devletin etkin ve verimli işlemesi için kamu kuruluşları denetlenmektedir. Aynı şekilde, kamudan aldığı yetki ile üyelerine hizmet veren oda, borsa, sendika, konfederasyon, dernek, vakıf, birlik ve kooperatiflerde de şeffaflık ve hesap verebilirlik esas olmalıdır.
Bu nedenle, DDK'nın her yılın başında açıklaması gereken rutin denetim planına ve yıl sonunda kamuoyu ile paylaşılacak sonuçlarına ihtiyaç vardır. DDK ayrıca, Sn. Cumhurbaşkanının gerek gördüğü anlarda ve alanlarda zaten rutin dışı denetim de yapabilmektedir.
Malum...
Bizde denetim, muhalefet tarafından sonuçları itibariyle istismar edilen bir faaliyettir. Ama denetimin sahibi Cumhurbaşkanımız olduğunda hem her türlü spekülasyonun önüne geçilir hem de tabiri caizse akan sular durur.
Denetim demişken...
Bilhassa meslek kuruluşlarının büyüteç altına alınmasında fayda var. Zira kamuyu eleştirirken giderek KİT'leşen yapılar söz konusu olmaktadır. Muhtelif birlikler ise "muhalefet etme" işini abartıp siyaset yapmaya soyunmakta, tüm üyelerinin beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
Özetle...
DDK, kamu kurumları ile kamusal özellikteki sivil toplum organizasyonlarının itibarı ve güvenilirliği adına anahtardır...
***
EKONOMİNİN GİZLİ GÜCÜ
Türkiye ekonomisi, klasik kalıpların yanında "yedek rezerv ve imkanların ekonomisidir" aslında. Ekonominin sayılara tam olarak yansımayan yanı mutlak manada "moralle" işler. Yani, sürpriz etkisi yaratan bu kaynaklar geleceğe güven duydukça üretime veya tüketime yönelir. Bakın, bugünlerde ekonomimiz pandemi şokunu atlatmanın işaretlerini veriyor. Çok olumlu verilerle, henüz tam çözülemeyen meseleler iç içe geçebiliyor.
Lakin...
Karamsar senaryoların aksine Türkiye, doğal afetlere eşlik eden stratejik riskleri de göğüsleyerek yoluna devam ediyor. Kuşkusuz zorluklarımız da var. Genç istihdamı ve enflasyon gibi...
Ancak...
Ekonomide çarklar dönmeli ki işsizlik, fiyat artışı ve faiz sorunu aşılabilsin. Şükür, işleyen bir ekonomiye sahibiz. Kulakları çınlasın, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da ekonomiye, kitabi yanı kadar bir de harekete geçirebilecek potansiyeli üzerinden bakardı.
Demem o ki...
Yılgınlığa kapılmadan başımızı suyun üstünde tutmaya, daha çok çalışmaya, üretmeye ve mücadeleye devam!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz