"Yalanı, kendi hayatının bir parçası haline getirmiş siyasetçiden bu ülkeye hayır gelir mi?"
Bu sorunun sahibinin profilini yazımızın sonuna doğru açıklayacağımızı belirterek devam edelim...
Aslında,
Artık tecrübeli bir siyasetçi. Manevra yapmayı da polemiği de öğrendi.
Kriz yönetimini de bir şekilde beceriyor! Ya meselenin üstünü örtüyor ya da parti dışından tehditler üreterek haklı itirazları bile baskılıyor.
Duyumlara, siyasal istihbaratçıların aktarımlarına göre hüküm vermekten vazgeçmiyor ve mahcup oluyor.
Algı oluşturma ve pekiştirme içerikli faaliyetleri hayli seviyor.
Kendi tabanını sıkılaştırma gayreti ile geniş kitleleri kucaklama hevesi arasında gidip geliyor.
Söylediği 1 doğru varsa, arka arkaya yaptığı 4 yanlışla onu da kaybediyor.
Ülkenin sosyoekonomik, hatta dış politik gündemini lehine çevirmeye çalışıyor ama güven vermiyor.
Vaatlerini halka yönelik olarak sıralıyor lakin arka planda hangi çevrelerle sözleştiğini ifadede zorlanıyor.
Şahsi hedeflerinde biraz mesafe alsa, partilileri veya açık/gizli ortakları hemen paçasından çekiveriyor.
Vatandaşın duygularına oynuyor, manipüle ediyor, anlık bir kesiti, resmin tamamı gibi sunduğu için kaybediyor.
Tahminlerinizde yanılmadınız...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu...
Parti genel merkezinde cereyan eden değişik büyüklükteki sarsıntıların enkaza dönmemesi için uğraş veriyor.
İstanbul ve Ankara belediye başkanları etrafındaki örgütlenmeyi kırmaya uğraşıyor.
Kürt kökenli seçmene sarı ışık yakarken, arkasındaki devasa siyasal ve hukuki talebi karşılamaya gözü kesmiyor.
Milliyetçi veya muhafazakar sağa göz kırpıyor, ancak bu kadar benzemezle oluşacak iktidardan bir hayır gelmeyeceğini görmek istemiyor.
Günün sonunda, etrafındakiler birer birer tasfiye olurken, küçük siyasal çıkarlarını tatmin etmeye çalışan ekibine havuç ve sopayı aynı anda göstererek vaziyeti idare ediyor.
E haliyle...
Bu kadar dengesizliği dengelemek için "çarpıtılmış bilgi, eksik yorum, yanlış aktarım ve nihayet yalan sarmalı" içinde bocalamayı sürdürüyor. Ta ki ilk seçimde neyin olmayacağını görene kadar!
SİYASAL LOKOMOTİF VE ARKASINA EKLENEN VAGONLAR
Muhalefetin yalan siyaseti ve algı operasyonunun yarattığı farklı nitelikli riskler söz konusu. CHP ve peşinde sürüklediği sosyal medya organizatörleri, iktidardan bir isme ya da o an için hassas konuma gelen kuruma yüklendikçe, doğal olarak bir savunma mekanizması gelişiyor. Muhalif çevrelerin iddia ve isnatlarına karşı duruş sergilenirken ister istemez içerideki değişim ve onarım önceliği gölgede kalabiliyor.
Evet, yalanla sonuna kadar mücadele edilmeli, doğru bilginin, samimiyetin, öz eleştirinin ikna edici gücünden yararlanılmalı. Fakat bu sırada, "yapısal dönüşüm iradesi" ertelenmemeli.
Bugün çok net biliyoruz ki...
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ülkeye hız, moral ve dinamizm kazandırdı. Sistemin hakiki manadaki etkinliği ise "kamu yönetimi" ve "kamu personel rejimi" reformlarını zorunlu kılıyor. Tabii ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Külliye, sonuç odaklı idare tarzıyla ön plana çıkıyor. Peki ya inisiyatif alması gerekirken sütre gerisine çekilenler? Çözüm yerine topu Ankara'ya atanlar? Yetkisini, halkın dertlerine derman olmak için kullanmak yerine sürekli talimat bekleyenler?
Özetle...
Cumhurbaşkanımız, müthiş bir lokomotif. Devleti de siyaseti de çekip götürüyor. Ama bu lokomotifin arkasına hangi vagonların nerede ve ne zaman eklendiğini etüt ederek, Cumhurbaşkanının yükünü biraz olsun hafifletmek gerekiyor!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz