Birlikte, sade ama kritik bir soruya cevap arayalım...
Bunca badireye, soruna hatta psikolojik harekata rağmen engin ferasetine güvendiğimiz Türk seçmeni, merkezine AK Parti'yi aldığı siyasal tercihlerini neden değiştirmek istemiyor.
Yeri geliyor eleştirilerini sıralıyor, sıkıntılarını paylaşıyor, beklentilerini ifade ediyor.
Her şeye rağmen...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a olan desteğini kararlılıkla sürdürüyor.
Peki ama neden?
Kuşkusuz, bu seçmen davranışının siyaset sosyolojisi açısından dikkate değer pek çok yönü var. Müstakilen Erdoğan ve partisine dair özellikli nedenleri ise başlı başına bir tez konusu.
Gel gör ki...
Üzerinde asıl durmamız gereken faktör, muhalefet partileri olmalı. 20 yıldır seçim yenilgileri yaşamış, kendi küçük iktidar alanı dışında varlık gösterememiş partilerin bile ülke yönetimi için güçlü aday olmalarını beklemek, demokrasiye inancımızın doğal gereği değil mi?
Lakin ne kadar temenni edilirse edilsin seçmen, ülke yönetimini muhalefet blokuna emanet edecek ölçüde güvenemiyor? Sanırım bu mesafeli yaklaşımın önemli sebeplerinden biri, "siyasal tutarlılık meselesinde" gizli.
Yani...
İktidarı kötüleyen, yalana ve iftiraya sarılmakta beis görmeyen CHP veya İYİ Parti yöneticileri, pirupak algılandıklarını mı sanıyorlar? Hükümete fatura etmeye çalıştıkları problemli kimi durumun istisnası olduklarını mı zannediyorlar? Elbette böyle değil! İşte size güncel örnekler...
Son model makam aracındaki, özel iş jetlerindeki Kemal beyler, Meral hanımlar...
Bakın...
Parti liderlerinin güvenlikli araçlara binmesi, siyasal gezilerinde zamana karşı yarış içinde özel uçak kullanması yadırganacak bir durum değil. Çağımız, az zamanda çok ve büyük işler başarmayı zorunlu kılıyor. Emniyeti öncelemeyi gerektiriyor.
Fakaat!
Milletin evine "saray" yakıştırması yapar, devletin temsil makamına ilişkin uçak ve konutları dilinize dolar, halktan yetkiyi alanlara tahsis edilen tüm bu imkanları israf gibi sunar, ucuz politikanın aracı haline getirirseniz, geniş kitleler size hakiki manada inanmaz!
Tabii ki kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı, tüyü bitmemiş yetimin hakkının gözetilmesi esastır.
Devlet görevlileri açık ve şeffaf olmayı, hesap verebilirliği peşinen kabul etmek durumundadır.
Dedim ya...
Artık, devlet başkanı, bakanlar, siyasi parti başkanları, vekiller, belediye başkanları, özellikli bürokratlar için zaten olması gereken sorumlu, süreli, sınırlı olanakları vatandaşın sinir uçlarına basacak şekilde sunmaktan vazgeçmenin vakti, geldi de geçiyor.
Muhalefet, geçemediği sınavları ikmalden vermeden bir üst sınıfa aday olamaz!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz