1- İftira ve iddianın sınırı yoktur. Neden?
Çünkü, bizim sistemimizde etkili ve caydırıcı bir yaptırımı söz konusu değildir de ondan.
2- Algı yönetme maksadıyla elmalarla armutları aynı sepete toplamak da tehlikeli ve yanlıştır.
3- "Elinde çekiç olan, herkesi çivi zanneder" misali, sözde dürüst, özde oyuncu muhalif aktörler, önünde sonunda kurdukları tuzağa düşerler.
Merhum Erdal İnönü, bir sohbetinde aktarmıştı. "Gazetelerde, muhtelif isimlerle ilgili iddiaları okuyorum. 'Allah Allah acaba öyle mi olmuş' diyorum. Bir başka gün, kendimle ilgili iddiaları görünce 'Bu kadar da yalan olmaz ki' demekten kendimi alamıyorum!"
Evet...
Ortam öylesine bulanık hale getirildi ki. Bu tür puslu havalarda sadece gölgesi ile var olan pek çok tip her an, herhangi bir kişi ve kuruma dair spekülasyonu gündeme getirebiliyor.
Maalesef bu sıralar...
Kamuoyu, hakikaten rahatsız edici, muhataplarının izah etmesi, hatta hesap vermesi gereken ilişkiler nedeniyle zihnen öylesine hazır psikolojide ki...
Sonrasında senaryo birileri için kolayca sahneye konulabiliyor. Yani, bulanık suda balık avlamaya meyilli namussuzlar, namuslu insanların da onlar kadar cesur olabileceğini yeterince hesaba katmadan atıp tutabiliyor.
***
Aylar öncesinde yazmıştım. Organize muhalif blokun, yeni ve hedef odaklı bir iletişim stratejisi var. Ne mi yapıyorlar?
1- Mümkünse her gün, olmadı her hafta bir iddiayı, duyum veya iftirayı yayıveriyorlar.
2- İsmi geçenlerin, iktidar çevresinden veya Cumhurbaşkanı'nı destekler tutumda olmasına özellikle dikkat ediyorlar.
3- Birbiri ile doğrudan bağı olmayan ama aynı fotoğrafta gördükleri kişileri hedef alıyor, zayıf halkalar oluşturuyorlar.
4- Herkes kendi derdine düşsün, nefsi müdafaada kalsın istiyorlar.
5- İddialarla çoktaan şekillenmiş kitleleri, sosyal medya üzerinden örgütlenmiş simgesel simaların söylemleri ile iyice pekiştiriyorlar.
Ardında da kamuoyu manipülasyonunu bilen bu isimleri sürekli ekranlara çıkarıyorlar.
6- Kuşku uyandıran, araştırmaya, soruşturmaya gerek duyulacak bir iddianın yanına, 9 tane de yalan ekleyip, kurunun yanında yaşı da yakmayı planlıyorlar.
7- Her türlü isnada karşı yapılan açıklamayı ya duymuyor ya da önemsemezmiş gibi görünerek kendi taraftarlarını tatmin duygusu ile arsızca ilerliyorlar.
8- FETÖ'cülerden miras kalan, operasyonel iletişim tekniklerine abanıyorlar.
9- Kendilerini tertemiz gibi sunuyor, ellerindeki karayı sağa sola çalıyorlar.
10- Ve en önemlisi... 17-25 Aralık'ta doğrudan Cumhurbaşkanı'nı, hükümetini ve ailesini hedef alıp sonuca ulaşamadıklarını bildikleri için bu kez Cumhurbaşkanı'na bağlılığı bilinen kadrolara tek tek saldırıyor, surda gedik açmaya çalışıyorlar. İşbirlikçi bürokratlar ile yabancı servislerin ajandalarından da yararlanıyorlar. Böylece çember çember ilerleyip, merkezinde Külliye'nin bulunduğu itibar suiskastı zincirini sürdürülebilir kılıyorlar.
***
Gelgelelim...
Yalanın panzehiri doğrudur.
Her türlü iddiaya karşı, gerçekler bıkıp usanmadan anlatılmalıdır.
Herkes hesap verebilir olmalı ve gerektiğinde hesabını vermelidir.
Hesap soranlar da ilişkilerini izah edebilmeli, daha fazla cambaza bak cambaza oyununu oynamayacaklarını bilmelidir.
İdari karara bağlanan, takdir ve tercih gerektiren iş ve işlemlerin eleştirilmesi ayrı, tamamının yolsuzluk etiketi ile kirletilmesi apayrı bir husustur.
Makamlar, unvanlar ifa edilmesi gereken kamusal görev için vardır, ayrıcalık nedeni değildir. İktidarı ile muhalefeti ile medyası ile iş insanı ile toplumun tamamı imtiyazların daraltıldığı bir çerçeveye imza atmalıdır.
Özetle...
Aman dikkat!
Görev ve sorumluluğunun gereğini unutan, ihmal eden, şeytana uyan varsa sisteme yük olmamalı buna karşın düzgün ve dürüst çoğunluk da iftira ve iddialara karşı dimdik durmalı, bu iddiaların sahipleri ile yasal zemin başta olmak üzere her türlü meşru platformda hesaplaşabilmelidir!