Şubat 2020 itibarıyla siyasi hayatımızda var olan partilerin sistemdeki yeri ve milletteki karşılığının tahlil edilmesi, görünür gelecekteki toplumsal mühendislik faaliyetlerinin amaç ve hedefleri bakımından ciddi ipuçları verebilir.
Gerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gerekse ittifaklara kapı aralayan yasal düzenlemeler, yeni denklemleri ve çözümleri beraberinde getirdi.
AK Parti, "hakim parti" kimliği ile dikkati çekiyor. Bilinen ölçekteki kitle partisi sınırlarını aşan bu kurumsal siyasi yapı, geniş kapsama alanını tanımladığı gibi her tür krize karşı milli dayanışma içinde esnek karşı koyma kabiliyetini, haliyle yenilikçiliği de ifade ediyor.
MHP ise "stratejik parti" özelliği ile sistemde konumlanıyor. Kuruluş felsefesini sürekli vurgularken, "önce ülkem ve milletim, sonra partim" anlayışı doğrultusunda, ilkesel işbirliği sergileyebiliyor. Bilhassa beka konusunu ilgilendiren büyük sınamaları gözeterek siyasi hesapları, kişisel egoları aşarak refleks gösterebiliyor.
CHP, "geleneksel parti" kategorisinde yer alıyor ve çağın gerekleri ile geçmişi, konjonktürün dayatması ile temel değerleri arasında gelgitler yaşıyor. Kitle partisi olmanın sınırlarına ulaştığında, siyasi uyaranların etkisi ile hızlıca fabrika ayarlarına dönebiliyor. Söylem-Eylem çizgisindeki değişkenliği ise ülkeyi yönetme yeterliliğine dair kaygıların kökleşmesine neden oluyor.
HDP, tipik "etnik siyasi merkez" olma yönüyle ön plana çıkıyor. Kimlik siyasetiyle malul olduğu için ülke siyaseti iddiasında sürekli dış kulvarlara savruluyor. Yapısal sorunları nedeniyle yerelliğin dinamiklerini değil, uluslararasılaşmanın motivasyonunu kullanıyor. Siyaset-Silah ikilemi ve samimiyetsizliği yüzünden şimdilerde taban partilerine eklektik halde yaşamını sürdürebiliyor.
İYİ Parti, "siyasi kokteyl" bileşimi ile süreci idareye çabalıyor. Özgün bir dil tutturamadığı için küçük parti zincirini kıramıyor. Bünyesindeki çeşitlilik, siyasi ahengi yansıtamadığından, sürdürülebilirliğini, dönemsel entegre politikalara bağlamak durumunda kalıyor.
Saadet Partisi, "ideolojik parti" algısını temsil etmesine karşın, varoluş prensiplerini aşındırma pahasına girdiği ortaklıklarla, oransal gücünü aşan doğal siyasal etki kapasitesini kaybediyor.
Gelecek Partisi, "tepkisellik partisi" olarak siyasi yelpazede yer bulmaya çalışıyor. Daha çok geçmişiyle veya kendiyle hesaplaşmanın siyasi aparatı gibi duruyor.
Müstakbel Babacan Partisi ise "siyasi organ nakli" formülüyle muhafazakar, demokrat, liberal kulvarda arayışa gireceği mesajını veriyor.
Ve diğerleri... İttifak halkasına yapışarak, marjinal siyasi sınırlarını genişletmeye yöneliyor.
Özetle...
Türkiye siyaseti, "Ben olmazsam senin gibi, seni de ederim benim gibi" zihniyeti ile yüzyılın problemlerini çözmek için mücadele veren kuvvetli siyasi hareketlerin farkının fark edileceği ince çizgide biçimleniyor.