ABD Savunma Bakanlığı'na yakın operasyonel düşünce kuruluşu Rand Corp. tarafından yayınlanan malum Türkiye Raporu'ndaki analiz ve senaryolar, iç siyasete etki eden çıkış, beyan ve hamlelerle "derin" bir nitelik kazandı. Zira, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, dün AK Parti Grup Toplantısı sırasında ve sonrasındaki değerlendirmeleri siyasi fay hatlarını tetiklemeye, hatta kırılmaya yol açabilecek girişimlere set çekmeye dönüktü. Erdoğan, ülke birçok sıkıntıyla boğuşurken birilerinin ısrarla FETÖ'nün siyasi ayağı ve bununla bağlantılı şekilde yeni darbe teşebbüsü tartışması açmasının gerisindeki silsileye dikkat çekti. "Bunlar tamamen kampanya, oyuna gelmeyelim" dedi. Bu yönüyle darbe tartışmalarını sonlandırmayı tercih etti.
Peki, bu aşamada darbe dinamiklerini sadece askerin içindeki orta kademe bir grubun hareketlendirilmesi spekülasyonu üzerinden okumamız yeterli olur mu? Örneğin TBMM bileşimini etkileyebilecek temas, planlama ve mühendislik faaliyetleri de bir manada siyasi darbe karakteristiği içinde yorumlanamaz mı?
Bu noktada bir yanlış anlaşılmaya meydan vermek istemem. Partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Hedefini meşru siyaset yoluyla gerçekleştirmek isteyen her hareket başlangıçta saygıyı hak eder. Bu açıdan bakıldığında, kurulan veya kuruluş hazırlıkları süren partileri daha ilk günden yargılamak, şu ya da bu tarzda bir darbe terminolojisi ile yan yana getirmek hakkaniyete sığmaz. Kuşkusuz, onların ayrı ayrı vaatlerine ve kadrolarına bakılacaktır. Lakin bizim yaklaşımımız, parti programlarındaki sözler kadar, o siyasi yapının millet dışındaki karar merkezlerine vermesi muhtemel sözlerle alması mukadder güvencelere de odaklıdır. Yani, sade vatandaş yeni partilerin yürüyüşünü görmeyi öncelerken bizler eş anlı olarak kimlerle yürüdüklerine de bakmak zorundayız. Şayet o yürüyüş milletin yanı sıra, siyasete biçim vermeye hevesli iç ve dış çevrelerin beklentilerini karşılamaya dönük örtülü işbirliklerini de içeriyorsa, Türkiye siyasetinin geleceği adına sorgulanması gereken pek çok yön de mevcut demektir.
Ayrıca...
Görünürdeki tablo şu çağrışımı uyandırmaktadır:
Önce AK Parti, müteakiben MHP muhtelif iddialarla sürekli savunmada tutulacak, siyasi enerji içeriye döndürülecek, düne dair hesaplaşmasını muhalif kanallar eliyle yapmak isteyen maskeli siyasi aktörler ve onların bürokratları da bu cepheye mühimmat taşıyacaktır. Henüz devlette sistem dönüşümünün tamamlandığı düşünüldüğünde, devlete ilişkin farklı tasavvurları olan kişi ve kurumlar da boş durmayacaktır.
Özetle...
Siyasetin yol haritasının kişisel hedeflemeler, bireysel çekişmeler, pozisyon koruma telaşlarının çok ama çok ötesinde şekillendirilmek istendiği unutulmamalıdır!