Bazı konuları belli aralıklarla tekrar etmekte fayda var.
Tabii, anlamak isteyenler için.
Yoksa... Hayatını siyasi karşıtlık üzerine bina edenlere ne deseniz kâr etmiyor.
Bugün gündemimiz, "enflasyon ve hayat pahalılığı."
Malum, enflasyon düşüyor. Bu yıl tek haneye inmesi, gelecek yıl düşük tek hanede istikrar kazanması hedefleniyor. Şimdilerde bir tartışmadır gidiyor. "Enflasyonun düştüğüne inanmıyoruz!" diyene de rastlanıyor, "Ben hissetmiyorum" diyene de...
Enflasyondaki düşüşe ikna olmayanlar, enflasyondaki yükselişe inanmaya o kadar meyilli bir kitle ki. Düştüğünü kabul etmiyor, arttığını sonuna kadar savunabiliyor.
Fiyatlardaki azalış seyrinden yeterince nasiplenmediğini söyleyenlere ise bir nebze hak vermek gerekiyor. Neden? Çünkü, enflasyon "fiyat hareketidir." Yani... Enflasyonun olduğu ortamlarda fiyatlar zaten artıyor demektir. Enflasyondaki düşüş, fiyat artış hızının yavaşlaması ile ilgilidir. Yoksa, enflasyon sepeti dediğimiz mal grubu içinde bir şekilde artış sürmektedir. Fiyatlar artarken bunu hızla hisseden alt ve orta gelir gruplarının, fiyat artışlarındaki gerilemeyi hemen hissedememesi psikolojik bir durum değil, somut gerçekliktir. Zira, "hayat pahalılığı" meselesi gelir seviyesi ile ilgilidir. Sabit gelirlilerin maaş, ücret veya aylıkları belli dönemlerde artarken, fiyat hareketleri her an gözlenebilir. Dolayısıyla gelir seviyesi bir dönem değişmeyen çalışan veya emeklilerin, fiyat artışlarının gözlendiği anlarda hayatı pahalı yaşamaları, piyasa şartlarının öngörülebilen sonucudur.
Buna karşın, fiyat artış hızının yavaşlamasına, gelir ve kazançlardaki artışların eklendiği dönemler, bilhassa istihdamda kıpırdamanın başladığı aylar, satın alma gücünde iyileşme olarak kendini gösterir. Bu olumlu gelişmenin her yönüyle hane halkının cebine, mutfağına yansıması, ekonomik şartların düzelmeye başlamasından itibaren 6-9 ay gerektirir. Bu demek oluyor ki 2020 yılının baharı ile başlayan, yaz ayları ile sürecek olan dönem, 2019'daki pekçok şikayetin nispeten geride kalmasını sağlayacaktır. Bir başka ifade ile rakamlardaki pozitif seyrin, bireylere de aynı yönde etki etmesi zorunludur ve makul sabır süresini mecbur kılmaktadır.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın çözümü için uğraştığı, kasti faulü alışkanlık haline getiren çevrelerin görmek istemediği üç husus söz konusudur:
1- Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığını artırmak, her dalgada başı dönen ülke olmaktan kurtarmak.
2- Gıda ve hizmetler sektöründeki fiyat oyunlarına son vermek ve yapısal çareler geliştirmek.
3- Londra, NY merkezli kur operasyonlarına, faiz baskısına karşı dirençli ekonomi oluşturmak.
İşte bu üç faktöre tek haneli faiz, tek haneli enflasyon, cari fazla ve canlı istihdam eşlik ettiğinde -ki başka yolu da yoktur- Türkiye'nin çehresi hakikaten değişecek, morali pekişecektir.