Ağustos 2018'den günümüze kadar Türkiye ekonomisinde olup bitenleri anlamaya çalışmak, yarın olması muhtemel siyasi ve finansal gelişmeleri öngörmek bakımından hakikaten faydalı. ABD Başkanı Trump'ın, (rahip Brunson dosyasını bahane ederek) sosyal medya üzerinden TL'ye açıktan saldırı başlatması sonrası şekillenen olaylar, zamanlama olarak Yeni Ekonomi Programı'na da denk geldiği için ibretlik neticelere yolaçtı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın göreve başladığı ilk günden itibaren, farklı mecralar kullanılarak sistematik baskı altına alınması ile Türkiye'nin yörünge ekonomi yapılmasına karşı sergilediği dik duruş da örtüştü.
Öncelikle şunu belirtelim... Kimse eleştiriden münezzeh değildir.
Lakin... Esas olan niyet ve bunun amele dönüşmesidir.
Bu kriteri rehber alarak devam edecek olursak...
Albayrak'ın, alışılmış ekonomi politikasının bir temsilcisi olmadığı çok açıktı. Kendisine kredi açmak isteyenler kadar, daha yolun başında iken bilek bükerek bir noktaya getirmek isteyenlerin olduğu da sır değildi. Albayrak, devletin düzenleyici ve denetleyici kabiliyetlerini kullanma hususunda birçok siyasiden ayrılan ekolün sahibiydi. Yani... Kamu kurum ve kuruluşları ile ellerindeki yasal yetkilerin, piyasalar karşısında eli kolu bağlı boksör misali ringde tutulmasına hep itiraz etti. Kaldı ki... Türkiye ekonomisine operasyon çeken merkezleri, ellerindeki araçları ve işbirliği yaptığı odakları da bildiği için Albayrak, bunların üstüne üstüne gitti.
Kuşkusuz... Ekonominin kırılganlıkları da bu hassas ortamda test edildi. "Kur- Faiz-Enflasyon" şeytan üçgenine sokulmak istenen Türkiye, direndi. Direndikçe bir yandan alternatif siyasi parti oluşumları tetiklendi, diğer yandan akıl sınırlarını zorlayan siyasi ittifaklar kurgulandı. Eş anlı olarak, sade vatandaştan reel sektöre kadar geniş bir kesimin güveni kırılmaya, bulaşıcı karamsarlık hastalığı yayılmaya çalışıldı.
Haliyle...
Doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a çelme takmak isteyen ne kadar mihrak varsa yakın hedef tayin ettikleri Bakan Albayrak'a yüklenerek surda gedik açmayı denedi. Hazine ve Maliye Bakanı'nın ekonominin geleceğine dair kararlılığını değerlendirmekten ziyade, meseleyi şahsileştirmeyi seçtiler. Bu sayede ya Cumhurbaşkanı'nı ya da Bakan'ı siyaseten ve ekonomik açıdan rehin alacaklarını düşündüler. Tanık olduğumuz bu oyun, halihazırda son perdesine de gelmiş değil. Ekonominin dengelenmesi adına alınan kararların netice vermesi ile birlikte sadece muhtelif atakların sıklığı azaldı, o kadar.
Nitekim...
Gerçekçi yorum yapanlar, hayatın her alanında olduğu gibi ekonomide de güçlü ve zayıf noktalar bulunduğunu kabul ediyor. Ekonomide gidiş olumlu istikamette görülmekle birlikte, her şey güllük gülistanlık diye de yorumlanmıyor. Ama... Milletin feraseti, dayanma gücü, coğrafyamızdaki güç savaşlarına bakışı hem ezberleri bozuyor hem de ekonomide bir hakkın teslimini gerektiriyor.