AK Parti'nin önünde dört ciddi gündem maddesi bulunuyor. Bunlardan ilk ikisi partinin kuruluş felsefesi ile ilgili. "Adalet ve Kalkınma!" Diğer ikisi ise anayasa reformunun yani yeni hükümet sisteminde işleyişin iyileştirilmesi ile güvenlik risklerinin bertaraf edilmesi.
Yeni yasama döneminde, adalet başlığı altında kapsamlı bir reform paketi gündeme alınacak. Ki açıklandığında ciddi taraftar bulan o paket için "Gerekli hatta ilaveler de düşünülmeli" denmişti.
Kalkınma performansı ise sürdürülebilir büyüme, tek haneli enflasyon ve kur istikrarı ile bağlantılı. Nitekim bu alanda da önemli bir eşik aşılmakta.
Bu hususları vurgulamanın sebebi, AK Parti'nin içinden türetilmekte olan oluşumlar ile AK Parti'nin dışında büyütülmeye çalışılan muhalefetin bel bağladığı hassas noktalar olması. AK Parti'yi bölmeye veya zayıflatmaya dönük planlamalar, adalet algısı ile ekonomik refah beklentisinden manipüle edilebiliyor. İşte bu nedenle hukuk ve ekonomi sahasında atılacak her adımın, pek çok hesabı ya da zamanlamasını değiştireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
***
Adil işleyen devletin, tatminkar yatırım ve istihdam ortamı yaratması tabii ki hukukun üstünlüğü ve kurallı piyasa ekonomisi ile doğrudan ilintilidir.
Benim çok önemsediğim ekonomik istikrarın, güven duygusu ilişkisi de mutlak gerçekliktir.
Ekonomideki tüm kötülüklerin anası olan enflasyon ve faizin ihmal edilebilir seviyelere çekilmesi de tartışılmaz kriterdir.
Bu açıdan bakıldığında Merkez Bankası'nın açıkladığı son
faiz indiriminin, bilinçli pompalanan kötümser senaryoların aksine kur atağına yol açmadığı, ani enflasyonist etki göstermediği ortaya çıktı...
Peki ama neden?
Çünkü... İç talebin ılımlı seyrettiği, döviz alacak TL bulmanın güç olduğu ve cari açığın sıfırlandığı koşullarda, kimilerinin beklediği olumsuz tablo oluşması mümkün değildi. Enflasyonun düşüş sürecine girdiği genel kabul gördüğüne göre, bilhassa konut stokunun eritilmesi ve piyasadaki bu problemin devlete havale edilmeden minimum maliyetle çözülmesi için an itibariyle alınan kararların yerinde olduğu da yadsınamaz.
Bundan sonra mühim mesele, kamu maliyesindeki dengelenme sürecidir. Bütçe harcamalarında hatırı sayılır ölçüde kısıntıya gidilmesi, gelir artıcı netice veren kalemlerde ayarlamalar yapılması, bu yılki borçlanma gereğinin tolere edilebilir sınırlarda tutulması da yerinde hamleler olarak değerlendirilebilir.
Sözün özü...
Ekonomiye ve adalete dair her reform, sistemik tıkanıklıkları aşmaya yönelik her tedbir, güvenlik endişelerini gidermeye ilişkin her cesaretli hareket, Türkiye mühendisliği faaliyetlerinin ya kimyasını bozacak ya da sürpriz işbirliklerine kapı aralayacaktır...