İçeriden ve dışarıdan desteklenen, siyasi pratiğe de dökülmek istenen iki eksenli senaryo ile karşı karşıyayız...
Bir yanda, özünde değişmeyen ama yeni bir dil ve yol tutturmayı deneyen CHP var. Mayıs 2013'teki Gezi olayları pratiğinden beslenen, farklı veya zıt unsurları amaç birlikteliği etrafında konsolide eden bir CHP bu. Aynı zamanda, muhafazakar çevreleri ürkütmediği izlenimi veren, bu insanların iç dünyasındaki muhasebeyi kendi lehine yorumlayan, buradan üretilmekte olan memnuniyetsizliği kullanmayı deneyen CHP tarzından söz ediyorum. Öyle ki... Geniş yelpazedeki mütedeyyin- sağ bloğa, "Sizin gibi değilim. Ama size tehdit de değilim. Hatta sosyo-politik ve ekonomik kazanımlarınıza teminat bile olurum" vaadindeki CHP imajinasyonunu gözardı etmemek gerekiyor.
Ankara'daki hantal CHP yapısını da önüne katıp götüren ve kısa dönemli başarılardan cesaretlenen bu akım esasen AK Parti'nin kurumsal kimliğini, genetik kodlarını ve daha çok liderini hedef alıyor. Cumhurbaşkanı'nın hangi durumlarda ne tür tepkiler veya kararlar vereceğini bir oyun teorisi gibi öngörmeye çalışıyor.
Özetle...
İttifak sistemini bir tür avantaja çevirirken AK Parti'nin çelik çekirdeğinden siyasi periferisine yayılan sahada, marjinal oy etkisi yüksek bir yer kapmaya çabalıyor.
"Her şey güzel olacak!" iddiasındaki kadrolara, "Anlık heveslere kapılmayın. Rant kavgasına girmeyin. Kucaklayıcı olun. Zira projemiz daha büyük" mesajı göndermeyi de ihmal etmiyor.