Son anketler gösteriyor ki ekonomi, seçmenin gündeminde öncelikli yer tutuyor. Ekonomi ile doğrudan ilgili faktörlerin seçmenin bakışına etkisi şu an yüzde 50 civarında. Bu oranın hassasiyeti bile ekonomiye dönük operasyonların nasıl ince (!) bir planlamanın ürünü olduğunu göstermeye yetiyor. Temelleri sağlam ekonomik yapıdaki görünümün, birkaç ay içinde değişime uğratılması hakikaten dikkatli olmayı gerektiriyor. Bir yanda ihracatta rekor, büyümede yine görkemli performans diğer yanda yüksek tansiyonlu kur, oynak enflasyon. Ekonomiyi, yapısal gücüne göre değerlendirenler ile konjonktürel ataklara göre yorumlayanlar arasındaki fark büyük. Bizdeki muhalefet de ağırlıklı olarak yabancı fon yöneticilerinin açtığı türbülanslı yoldan giderek, seçmenin iradesini çarpıtmaya çalışıyor. Lakin manipüle etmeyi denedikleri geniş kitlelere yeni, yenilikçi bir perspektif ve güven veremiyorlar. İşte size canlı bir örnek... CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, ağzı fena laf yapmıyor diye kurla ilgili sansasyonel rakamlarına itibar edilebilir mi? İnce'ye göre neymiş, "Erdoğan seçilirse dolar 10 lira olurmuş!" İddianın anormalliği bir yana küresel finansal operatörlerin tarzı ile uyuşması da ibretlik. Yani... Erdoğan yönetsel denklemden çıksın diye kuru sıçratan kimi odaklar ortada iken ana muhalefetin zoraki adayının da Erdoğan'ı risk olarak sunmayı denemesi başlı başına bir garabet. Konu, yerli ama gayri milli muhalif unsurlar ile yabancıların sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşıtlığında buluşmalarından da ibaret değil. "Erdoğan olmasın da Türkiye'ye ne olursa olsun. Sonrasına bakılır" mantığıdır sorunlu olan!