Ramazan ayının kendine özgü manevi havası içinde mitingler, tv programları, adayların saha çalışmaları derken önemli bir seçim kampanyasının ortasına geldik. Dikkatlerin, Ankara dışına yoğunlaştığı bugünlerde "iki ana ekseni" asla göz ardı etmeden, seçim sürecini sağlıklı yürütmek büyük önem taşıyor.
Birinci eksen, ısrarla işaret ettiğimiz gibi ekonomi. Ekonomiye yönelik atakların Körfez'den Londra'ya uzanan ilişkiler ağı söz konusu. Evet, seçim öncesi alınan bazı mali kararların, seçim sonrasında yeni bir ekiple ve kapsamlı şekilde ele alınması gerekecek. Zaten bu yönde hazırlıklar da mevcut. Buna karşın, kur atağı ile başlatılan, ister istemez faiz bloku ile karşılanan ilk dalganın durulduğunu düşünmek iyimserlik olur. Bugünlerde, finansal otoritelerin, "Faiz artışı gerekliydi ama yetmez" diye başlayan cümleleri de öncü sinyal gibi. Yani... Seçimin son düzlüğünde kurgulanmış not operasyonundan, yüksek tansiyonlu kur seyrine kadar bir dizi hamleyi boşa çıkartacak kararlılık, dayanışma ve bağışıklık geliştirilmesi zorunlu. Bu yılın ilk çeyreğinde yine moral veren büyüme oranına ulaşılacağı belli iken, yılın bitimine doğru yüksek faiz baskısı ile ekonomiyi durdurmaya dönük girişimlerin planlandığını da göz ardı edemeyiz. Seçmenin, ekonomik şartlar üzerinden manipüle edilme tezgâhını yakından takip etmeli ve karşı tedbirleri almalıyız. Ankara'da bürokrasinin seçime endeksli otomatik pilota bağlanmış tarzını fırsat bilen, ekonomik konforu bozarak seçmenin kafasını karıştırmayı, siyaset kurumunun da telaşla yanlış tepkiler vermesini hedefleyen merkezlerin oyunlarını bozmak durumundayız. Bunun da yolu, pro-aktif olmaktan, dedikodu mekanizmasını durdurmaktan, güçlü hükümet-güçlü meclis çizgisini vurgulamaktan, doğru zamanda, cesur kararlar alma iradesini sergilemekten geçiyor.