Türkiye ekonomisi bugün ulaştığı noktada, karşı karşıya bırakıldığı tabloyu hak etmiyor.
İşte bu nedenledir ki anlık kur ve faiz türbülansı üzerinden ekonomiyi okumak yanıltıcı olur. Yani seçimleri etkileyecek şekilde ekonomiye operasyon çekildiği doğrudur. Bununla birlikte ekonomide her türlü tezgâhı bozacak akılla hareket etmek de mümkündür.
Ve seçim ortamında ekonomi sahipsiz değildir.
Daha önce de işaret ettiğim gibi... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gerçekçi bir lider. Bazı durumlarda içine sinmese de şartların gerektirdiği esnek kararları alabiliyor. Bununla birlikte sistemik eleştirilerini de sürdürüyor.
Halihazırda yaşadıklarımızın bir özeti de bu.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, millette doğrudan karşılığı olduğuna göre şu sorunun cevabını birlikte bulalım:
"
Ülkesi için hayatını ortaya koyan bir devlet adamı, kritik ve tarihi önemde seçime giderken ekonomide kendi ayağına kurşun sıkar mı?" Tabii ki hayır.
Yani... Erdoğan, finans sistemindeki adaletsizlikleri ve geniş kitlelerin aleyhine işleyen düzeni sorgularken, cari gelişmeleri göz ardı ediyor değil. Aksine büyük oyunu da oyun kurucuları da arkasındaki hesapları da bildiğini hissettiriyor.
***
Merkez Bankası'nın son bir haftada aldığı kararlara; daha doğrusu faiz düzeltmelerine gelince... Para politikasında
sadeleştirme hamlesi
uzun süredir bekleniyordu.
Banka yönetiminin, faiz artışına gidilmeden önce, yılbaşında bu tarz bir düzenleme yapma niyeti de vardı ve zamanlama meselesi idi. Lakin olup bitenler herkesin gözünün önünde cereyan ettiği için bu aşamada altını çizerek ifade edebilirim ki... Merkez
Bankası'nın, AK Parti
seçim beyannamesine yansıdığı gibi politika araçlarını ve kullanımını kendisi belirlemesi ne kadar gerekli ve önemli ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile senkronizasyonu da o kadar önemlidir. Banka yönetiminin; sadece eli değil gövdesi de taşın altında olan Cumhurbaşkanı'nın hassasiyetlerini gözetmesi kadar doğal bir durum olamaz. Nihayet, meydan meydan dolaşıp oy isteyen, tek bir seçmeni ikna etmek için ter döken ciddi bir liderlik söz konusu. Ancak bu demek değildir ki Cumhurbaşkanı dışındaki aktörler Banka'ya istikamet çizme yetkisine sahiptir.
Cumhurbaşkanı'nın görüşleri nettir ve aracıya ihtiyacı yoktur.
Merkez Bankası yöneticileri de belli testlerden geçmiş, işi bilen kurmaylardır. Burada duyarlılık gerektiren tek husus Cumhurbaşkanı ile tesis edilecek iletişimin dili ve sürekliliği ile piyasaların bu yeni duruma uyumundan ibarettir.
***
Türkiye ekonomi yönetiminde, fırsatların ve sorunların farkında olan bir ekip vardır. Gerekenleri yapma iradesi de tecrübesi de Cumhurbaşkanı'nda ve AK Parti'de mevcuttur.
Cumhurbaşkanı ile AK Parti'nin oy ağırlığını farklılaştırmak ise tehlikelidir.
Seçmeni bu yönde manipüle edenlerin hedefi,
Külliye ile Meclis arasında dengeleme değil, fren mekanizması kurulmasıdır. İcraatlarda hesap verebilirliğin peşinde koştuğunu iddia edenlerin bile icraatların hızının kesilmesine ilişkin ajandaları olduğu ayan beyan ortadadır.
Netice... Doğru zamanda doğru kararlar alabilen liderliği, samimiyeti ve karizması ile Türkiye'yi Cumhuriyet'in 100. yılına taşıyacak isim Erdoğan'dır.