Cumhurbaşkanlığı Külliyesi iki gündür, kelimenin tam anlamıyla tarihi anlara sahne oldu. Türkiye'yi küresel süper lige terfi ettirecek nükleer güç santrali projesinin temel atma töreninin yankıları devam ederken, 6'ncı yılını geride bırakan Suriye iç savaşında, insani ve siyasi çözüme en yakın eşik de Ankara'da aşıldı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani arasında gerçekleşen üçlü zirve, bölgesel krizlerin aşılmasında netice veren yapıcı bir "çözüm modelini" küresel düzeyde tescil ettiği gibi, Suriye ve Ortadoğu'ya yönelik pek çok gizli planı bozan hamleleri beraberinde getirdi. Ve çok daha önemlisi Türkiye, "kirli tezgâhları bozan, oyun kuran rolü" ile ön plana çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tespitiyle... "Suriye huzur bulmadan, Türkiye de huzur bulmaz!" Bu da demek oluyor ki "Suriye'de, Türkiyesiz veya Türkiye'ye rağmen adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunamaz!"
***
Türkiye- Rusya- İran Zirvesi'nin, Ankara bakımından en kritik bölümü, ortak bildirinin hassas bir dille formüle edilmiş şu paragrafında gizli idi:
"
Liderler, terörle mücadele kisvesi altında (Suriye'de) yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş, Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir."
Bu güçlü vurguyu, Cumhurbaşkanımızın,
"
(Terör örgütü) PYD-YPG bölgeden temizlenene kadar durmayız!" kararlılığı ile birlikte
okuduğumuzda, Türkiye'nin "
beka sorununu"
Suriye sahasına taraf iki ülke olan Rusya ve
İran'a iyi anlattığını, sonuca ulaşmada çok ciddi
mesafe aldığını söyleyebiliriz. Ayrıca, Suriye'nin
kaderini çizecek Cenevre Süreci'nin, Türkiye-
Rusya- İran inisiyatifinin dışına çıkarılması girişimlerine
set çekilmesi, "
Astana Formatı"nın
Suriye'de barış ve istikrara katkı sağlayan tek
uluslararası girişim olduğunun ilan edilmesi de
yine Ankara'nın hanesine artı puan olarak yazılacaktır.
***
Üçlü zirvede yeni ve uygulanabilir tek önerinin Ankara'dan geldiğini de not etmemiz lazım. Şöyle ki...
Doğu Guta'dan nakledilen yaralı ve sığınmacılara sağlık hizmeti vermek üzere Türkiye ve Rusya'nın
Tel Abyad'da hastane kuracak olması, bu bölgenin de yakında terör örgütünden arındırılması anlamına gelecektir.
Tel Rıfat'ın "
yönetilebilir hale getirilmesi" ifadesi ise Türkiye ve Rusya'nın bu noktada birlikte hareket edeceklerinin net mesajıdır.
Aynı şekilde, güvenli bölgelerde konut yapımına başlanması halinde, sınırımızdakiler başta olmak üzere Türkiye için stratejik konumdaki merkezler asli sahiplerine kavuşturulacak, böylece ileride Ankara'ya yönelik farklı güvenlik tehditlerinin doğmasının da önüne geçilecektir.
Netice olarak... Bundan sonra Türkiye'nin;
1- İsim ve şekil değiştiren taşeron YPG-PYD terör unsurlarını isim isim tespit ederek Suriye geçiş sürecine katılımını önleyecek tedbirleri alması,
2- Suriye'yi inşa edecek siyasi aktörleri desteklemesi ve bağlarını kuvvetlendirmesi,
3- ÖSO'yu, öncelikle kendi yaşam alanında kurallı yerel asayiş gücüne dönüştürmesi ve zamanla yeni Suriye'ye entegre etmesi gerekecektir.