Araştırmalar gösteriyor ki enerji tüketimindeki artışla ekonomik büyüme arasında doğrudan bir ilişki var. Örneğin, sanayideki büyümeyi enerji tüketimindeki artıştan ölçmek mümkün. Buna karşın enerji fiyatlarındaki seyrin büyümeye etkisine dair kapsamlı araştırmaya pek rastlanmıyor.
Oysa enerji fiyatlarındaki istikrar, fiyatların öngörülebilirliği, hatta yer yer uygulanan sübvansiyonlar bilhassa imalat sanayi açısından itici güç oluşturuyor.
Bugün sanayideki kapasite kullanımı ve büyüme eğilimi ile enerji fiyatları arasındaki güçlü bağlantıyı göz ardı etmek mümkün değil. Yerli ve yenilenebilir enerjiye ağırlık verilmesi, hidroelektrik kapasitesinin sonuna kadar kullanılması, kömüre dayalı elektrik üretimine siyaseten sahip çıkılması, enerjide dışa bağımlılığın ve paçal maliyetin azaltılması, konutlar kadar sanayide de bütçeleri rahatlattı. Hane halkı gibi sanayici de enerji kaynaklı masraflardan son yıllarda tasarruf etti.
Doğalgaz kullanan sektörler bile rakip ülkelere göre fiyat avantajından yararlandığından hatırı sayılır kârlılık performansına da ulaştı.
***
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Berat Albayrak'ın, bütçe konuşmasında paylaştığı
veriler üzerinden gidecek olursak...
Türkiye; 28 AB ülkesine kıyasla doğalgazda hem konut hem de sanayide en ucuz 1'inci ülke konumunda. Aynı ölçüte göre Türkiye; elektrikte sanayide 1'inci, konutta da 2'nci sırada.
2017'de yenilenebilir enerji kapasitesi artışları dikkate alındığında Türkiye, Avrupa'da jeotermalde 1'inci, biokütlede 2'nci, güneşte 3'üncü, rüzgârda 4'üncü, hidrolikte ise 5'inci sırada bulunmakta.
Elektrik üretiminin Polonya'da yüzde 81'i, Hindistan'da yüzde 75'i, Çin'de yüzde 70'inden fazlası, dünya ortalamasının ise yaklaşık yüzde 40'ı kömürden sağlanmakta. Türkiye'de bu oran yüzde 31-32 düzeyinde. Bunun ancak yarısı yerli kömürden temin edilmekte. İşte bu amaçla kömürde yerli kaynak payının daha yukarılara taşınması, yani ithale karşı yerli kömürün teşvik edilmesi için ciddi gayret gösterilmekte.
Son bir veri daha... Dünyada elektriğin, AB ortalamasında yüzde 30'undan, ABD'de yüzde 20'sinden, Fransa'da yüzde 77'sinden, Macaristan'da yüzde 52'sinde fazlası nükleer tesislerden üretilmekte.
ABD'de 99, Avrupa'da 132 tane olmak üzere dünyada toplam 448 nükleer santral faaliyette, 58'i de inşaat hâlinde.
Bu kapsamda Türkiye Mersin-Akkuyu ve
Sinop'taki projeleri ile nükleer ligde yer alma çalışmalarını sürdürmekte.
***
Şimdi işaret etmek istediğim iki husus söz konusu...
Birincisi çok net... Enerjinin yerli kaynaklardan üretimi, ithal enerji kaynaklarına dönük fiyat pazarlıkları Türkiye'de gerek hane halklarına gerekse sanayiciye çok olumlu yansıdı. Enerji fiyatları özellikle sanayicilere hem rekabet gücü hem de kârlılık kazandırdı.
İkinci konu ise biraz zorlu... Zira ithal enerji denklemi bütünüyle çözülmüş değil. Yerli kaynaklarının payının yüzde 50'ler ve üstüne çıkması ile pek çok şey değişecek. Lakin dövizle alınıp TL ile satılan enerjide, kur farkı nedeni ile gerçekçi fiyatlama yapılması gereği de çok açık.
Hükümetler, kamu finansman dengesini ve enflasyonu gözeterek, enerji fiyatlarında son noktaya kadar bekleyebilirler. Ama öyle bir nokta gelir ki konutlarda olmasa bile sanayide fiyatları gözden geçirmek veya otomatik fiyat uyarlama mekanizmasını işletmek gerekebilir.