Sorumuz çok net:
"1 ay hatta 15 gün içinde enflasyonun düşüşe geçeceği belli iken neden faiz artırılsın ve piyasalara ilave kazanç primi verilsin?"
Öylesine güçlü "faiz baskısı" var ki... Sanki ekonomide başka bir gündem yok. Faiz de faiz. Kur mu kıpırdıyor, "Faiz", ABD ile milli çıkarlarımız karşı karşıya mı geliyor, "Faiz", seçim mi yaklaşıyor, "Faiz!"
İyi de "Nereye kadar faiz!" Türkiye'nin gücüne güvenmeyecek miyiz? Ekonominin hava yastıklarını gözetmeyecek miyiz?
Yapısal reform ajandasına yüklenmeyecek miyiz? Büyüme iştahını kesecek miyiz?
Tabii ki "Hayır!"
Ekonomide bazı durumlar vardır, "mutlak memnuniyet mümkün değildir!" Ne siyaseti ne de piyasayı aynı anda ve yüksek derecede memnun edebilirsiniz. Herkesi, her yönüyle memnun etmeyen kararlar da kendi içinde bir denge içerir. Ama o denge hassastır. Sadece zaman kazandırır ve süratle tahkim edilmesi gerekir.
***
Şimdi biraz geriye gidelim...
Malum odaklar tarafından piyasaya ne üfürülmüştü?
"
Merkez Bankası yüksek oranlı faiz artışı yapacak!"
Üstelik vahim olanı, bu spekülatif
bilgiyi
Merkez Bankası'nın el altından
yaydığı iddia edilmiş, namuslu yöneticilerin
üzerine gölge düşürülmek istenmişti.
Peki ne oldu?
Birincisi, Merkez Bankası, önceki dönemlerde olduğu gibi "
şok faiz artışı yapmayacağını" piyasalara gösterdi.
İkincisi, Merkez Bankası şartlar gerektirdiğinde faiz artışı yapabileceğini hep ortaya koydu. Kaldı ki bugünkü Para Politikası Kurulu, şu kısa sürede bile eski başkan
Erdem Başcı ve ekibinden daha fazla sayıda faiz artışı veya faiz indirimi kararı aldı. Burası önemli.
Üçüncüsü, siyaset kurumu da kimi piyasa ajanlarının arzu ettiğinin aksine, soğukkanlı duruş sergiledi.
Suni türbülans üretilmesine geçit vermedi. Zaten faiz konusunda Sn. Cumhurbaşkanı'nın görüşleri çok açık.
Gösterge alınması gereken noktada da bir tereddüt yok yani!
***
Gelinen noktada...
Türkiye için Orta Vadeli Plan'ı, bütçe dengelerini, istihdam-üretim eksenindeki teşviklerin etkinliğini, sosyal yardım harcamalarının neticelerini, eğitimin niteliğini, adalet sisteminin işleyişini ve güvenlik politikalarının seyrini konuşmak her gün faiz konuşmaktan daha mühim.
Cumhurbaşkanımız, ekonomi ile ilgili genel çerçeveyi çizdiğine ve bugünkü siyasetin sürdürülebilirliğinin dinamosu olduğuna göre, geriye kalan husus bu çerçevenin içinin ilgili bakanlar ve teknisyenler tarafından doldurulmasıdır.
"
Gün, 'bek-gör'
günü değil, 'inisiyatif alma'
günüdür!"