Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 2014 yazında bıraktığı AK Parti ile 16 Nisan Referandumu sonrası genel başkan olarak döndüğü AK Parti arasındaki fark, "metal yorgunluğunu" izah etmeye yetiyor.
Cumhurbaşkanı, AK Parti ile dönüşen yeni Türkiye'nin beklenti ve ihtiyaçları karşısında, seçmenin değişim iradesini okuyor ve partisinde bu yönde adımlar atıyor.
Erdoğan, değişimin dinamizmini AK Parti'nin tüm unsurlarına yansıtmayı başardı. Bundan sonra önemli noktalar; seçimlerin doğru olması, değişenlerde kenara itilmişlik duygusu yaratılmaması, 2019'daki büyük yürüyüş için liderin etrafında dava idealinin pekiştirilmesi!
Kabul etmemiz gerekiyor ki AK Parti'yi tehdit eden en büyük risk "bürokratik karaktere" evrilmesi ihtimali. Oysa AK Parti, milletten alınan yetkiye hiçbir ortak koşulmaksızın, millet adına devletin yönetilebildiğini kanıtlamış bir parti. Ancak, devleti yönetmek zamanla devletleşme sorunsalı üretebiliyor. Siyasetçi vaziyeti idare etme ile ülkeyi yönetme arasındaki farkı görmekte miyopluk yaşayabiliyor.
İşte bu yüzden, Erdoğan'ın üç yıl aradan sonra Afyon'da yapacağı kampı, "Cumhurbaşkanı" ve "AK Parti Genel Başkanı" sıfatları ile birlikte değerlendirmek partideki ve devlet yönetim sistemindeki değişimi aynı anda okumak bakımından çok ama çok önemli!