Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta gerçekleşen ve üç Körfez ülkesini (Bahreyn- Suudi Arabistan- Katar) kapsayan seyahatine ben de iştirak ettim. Dönüş yolundaki sohbette, konu ekonomiden de açıldı. Tabii ki "faiz meselesini" özel olarak konuşma imkânımız oldu. Sn. Cumhurbaşkanı'nın faiz hassasiyeti en üst düzeyde. Yani, anlık bir durumdan söz etmiyoruz. Bu nedenle, piyasalarla ilgili her gelişmeye faiz üzerinden reçete yazılmasına kesinlikle karşı. Cumhurbaşkanı'nın penceresinden görünenler, piyasa oyuncuları diye adlandırılan kesimden çok farklı. Zaten, öteden beri bu iki bakış açısı tam örtüşmedi.
Cumhurbaşkanımız dedi ki...
"Türkiye'nin sıçramaya ihtiyacı var. Ben son derece umutluyum. Niye biliyor musunuz? Çanakkale 18 Mart Köprüsü'nün ihalesini yaptık. Konsorsiyumların teklif için yarıştıklarına şahit olduk. Hani çöküyordu Türkiye ekonomisi? İhaleyi iki Koreli, iki Türk firmasından oluşan konsorsiyum kazandı. Bedeli yaklaşık 12 milyar dolar. Ekonomi çöküşte olsa, o ülkede kimse kalkıp böyle bir yatırım yapmaz. Şu anda, Boğaz'ın altından 3 katlı tünelle ilgili hazırlıklar sürüyor. Daha şimdiden, 'İhaleye girmeye hazırız' diyenler olduğunu görüyoruz. Kanal İstanbul için de teklifler şimdiden hazır!"
***
Sn. Cumhurbaşkanı'nın bu bakış açısını sabitledikten sonra gelelim, konunun
Merkez Bankası boyutuna. Zira söz ne zaman "
faizden" açılsa, hemen bir tartışma alevlendiriliyor. Oysa bugün "
Dinamik Merkez Bankacılığı"na tanık oluyoruz. Piyasadaki bazı aktörler, bu tanımı hafife alsa da onlara uymadan süreç okumasını doğru yapmak gerekiyor. Zira "
Dinamik yerine Dinamit Merkez Bankası" bekleyenler ve olayın "
patlamasını" isteyen kötü niyetliler de yok değil!
Neyse... Asıl gündemimize dönelim.
Şöyle ki...
10 gün kadar önce Merkez Bankası'nın Londra'da yatırımcı toplantısı vardı. Toplantı, 150 kişi üzerinden planlanmıştı, katılım 370'i buldu. Türkiye'ye ilginin devam ettiğini göstermesi açısından önemliydi. En dikkate değer husus ise "
Ankara'nın yapmak istediklerini anlamaya çalışanların sayısında ciddi artış gözlenmesi" idi.
Gelelim içeriye...
Merkez Bankası, kurdaki suni baskıyı kaldırmak ve piyasayı rahatlatmak için müthiş hamleler yapıyor. Örneğin, geride bıraktığımız hafta, reeskont kredilerinde ihracatçıların mayıs sonuna kadar olan ödemelerini belli bir kurdan ve TL yapabilme imkânı tanındı. Malum, Merkez Bankası, her gün ve her isteyene döviz satma işlemlerini durdurdu. Buna karşın son hamlesi ile önümüzdeki 3 ay boyunca piyasaya çıkabilecek 4.5 milyar dolarlık döviz talebini geri çektiği gibi, ihracatçılara ellerindeki dövizi satma fırsatı da verdi.
Bu demek oluyor ki...
Her derdin ilacı faiz değil! Hastalık neyse ona göre tedavi de mümkün.