Bütün ayrıştırma çabalarına karşın, Türk ve Kürt kökenli yurttaşların, "güven paydasındaki" ortaklığının çok benzer olması, gelecek için en büyük güvence...
Gerek kamu kuruluşlarının gerekse özel araştırma kurumlarının güncel çalışmaları, aynı yönde işaretler veriyor. Oransal ağırlığı farklı olsa da Türk ve Kürt vatandaşların "kurumsal güven" endeksinde ilk üç sıra birebir aynı. "Polis, Ordu, Hükümet!" Evet, evet... Yanlış okumadınız. Kürt kökenli vatandaşların güvenlik kurumlarına ve hükümete duyduğu güven "temenniden ibaret değil!" Üstelik bu güven oranı, kurumdan kuruma değişmekle birlikte yüzde 40-50 arasında seyrediyor. Aynı oran Türklerde ise yüzde 50-70 arasında değişiyor. Kürt kökenli yurttaşların devlet dışı kurumlar içinde de güven arayışında olduğu ve "sivil toplum kuruluşlarına" da dört elle sarıldığı görülüyor.
Buradan, bölgede her şeyin süt liman olduğu anlamı çıkmıyor kuşkusuz. Ancak, Suriye ve Irak'taki otorite boşluğunun ağır bedellerini bu toprakların asli unsuru olan ve ortak kaderi paylaşan Kürt kökenli vatandaşlar da biliyor.
Ayrıca... Terör örgütü PKK'nın kırsaldan, kent merkezlerine kaydırdığı kanlı eylemleri, etnik köken farkı gözetilmeksizin Türkiye'de yaşayan herkesin nefretini çekiyor. Korkuya, yıldırmaya, sindirmeye dayalı yöntemlerin Kürt yurttaşlarda artık taban bulamadığı anlaşılıyor.
Daha da önemlisi... Bölge halkı "mutlak güvenlik" istiyor. Devlete hâlâ mesafeli de dursa, güvenlik güçlerinin kalıcı huzur ve kamu düzeni tesis etmesini bekliyor. Bir bakıma, "başladığınız işi bitirin, sonra benim beklenti ve ihtiyaçlarımı da göz ardı etmeyin" mesajı veriyor.
***
PKK, DEAŞ, FETÖ... Terör örgütleri işbirliği içinde adeta vardiyalı çalışarak, milli birliğimizi hedef almakta. Bu hassas günlerde toplumsal fay hatlarını kırmaya dayalı kirli senaryoların akamete uğraması, 15 Temmuz darbe girişimine karşı gelişen sosyolojinin canlılığını koruduğunu, 7 Ağustos Yenikapı Ruhu'nun örselenerek de olsa varlığını sürdürdüğünü gösteriyor.
Ankara... ABD'nin yeni Başkanı
Trump'un göreve başlamasının ve anayasa referandumunun sonuçlanmasının dönüm noktası olacağını düşünüyor. Terör ve kur dalgası ile milli dayanışması ve ekonomik takati kesilmeye çalışılan Türkiye'nin, bu yılın ilk çeyreğini aşması halinde ufkunun daha açık olacağı öngörülüyor.
Ve son husus... Anayasa değişikliği...
Bu sıralar, "
Acaba ertelense mi?" diye soru işaretleri oluşturulmak istendiğini siyasi kulislerden biz de duyuyoruz.
Lakin... Bu uçak, pistte kalkış hızına erişti, artık duramaz! Tüm ağırlığına rağmen kalkmak zorunda. Kaldı ki... Anayasayı ertelemek, Türkiye'ye dayatılan zorlu seçeneklere taviz vermek manasına da gelebilir. Nihayetinde kararı verecek olan millettir. Milletten korkmamak lazım. Ölçüyü koyacak olan da değiştirecek olan da millettir. Her değişim sancılıdır.
Doğruyu ve kalıcı olanı bulana kadar milletin ferasetine güvenmek tek çaredir!
NOT: 6 Ocak tarihli Cuma Hutbesi'ni okumasını herkese öneririm. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da "
hutbe dili" açısından bu eşsiz "
mesajı" sürdürebilir kılmasını temenni ederim. Olumsuz algıların bulaşıcı olduğunu, olumlu tutumların hak ettiği değeri görmediğini bildiğim için yazmayı borç bildim.
Dünkü hutbe önemli idi. Üstelik toplumda hutbe duyarlılığı da arttı. Bu vesileyle...
Yeni yıla girilirken Diyanet'e hutbe üzerinden acımasızca yüklenildiğini biliyor, hutbelerin araçsallaştırılmasını ise doğru bulmadığımı belirtiyorum.