Terörle mücadele sürecindeki güncel aşamalar, alınan kritik kararlar ve bölgede devam eden temas trafikleri çok ciddi sonuçlar üretmeye aday.
Binali Yıldırım Hükümeti açıklandığında, "yeniden masa kurulacağı" hatta "müzakere yapılacağı" hayaline kapılanlar büyük yanılgı içine girdiklerini kısa sürede fark ettiler.
Zira Suriye'nin kuzeyinden Türkiye'ye kantonal düzen ihracı için zaman ve zemin kazanma stratejisi, Ankara'nın milli güvenlik siyasetine çarparak geri döndü.
Fırat Kalkanı Harekâtı ise epeyce ezberi bozdu.
Ancak devam etmekte olan harekâtın en büyük riski gösterildiği gibi ABD ile karşı karşıya gelme veya YPG unsurları ile çatışmaya girilmesinden ibaret değil. Türkiye'nin, Rusya ile karada karşılaşması ihtimali, istenmeyen senaryo. Moskova'nın, "Sizin girişiminizle Halep boşaltılsın" teklifinin Ankara'da reddedildiği dikkate alındığında, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Türk özel kuvvetlerinin ineceği derinlikte Rus askeri veya paramiliter unsurları ile provokatif karşılamanın içine sürüklenmemesi riski çok hassas bir konu.
***
Asıl değinmek istediklerimize dönecek olursak...
1- HDP türevi DBP'li belediyelere kayyum atanması sonrasında, terör örgütü PKK'nın, sözde protesto için kitleleri sokağa dökme, yerel hizmetleri kilitleme oyunu neden tutmadı acaba? Hele hele saha analizleri, yöre halkının tam olarak devletin yanında konuşlandığını teyit etmiyorken!
Terör destekçisi yerel yönetimlerin, halkın günlük hayatını iyileştirmek bir yana şehirleri kan gölüne döndüren faaliyetleri tahminlerin ötesinde bıkkınlık yaratmış. Terör örgütüne müzahir kitleler bile PKK'lıların burnunun sürtülmesinden yana. Tabii, terörle mücadelede tahrip olmuş kentlerin yeniden inşası örgüt tehdidi ve bürokratik ataletle geciktikçe, maalesef PKK'nın destek beklentisinde kıpırdama olacak gibi!
2- Her eğitim yılı başlangıcında, güya "
Kürtçe eğitim talebiyle" çocukları okullara göndermemeye çalışan terör örgütü ve siyasal destekçileri, bu faaliyetlere neden eskisi gibi ağırlık vermedi? Bu sorunun cevabı da PKK'lı öğretmenlerin tasfiye sürecinde gizli. Mevcut eğitim sistemine sızan, gençlerin beynini yıkayan, dağa adam kazandıran kadroların ayıklanmasına Kürtler adına siyaset yaptığını iddia eden parti ve kuruluşların bu kadar reaksiyon göstermesi boşuna mı? FETÖ'nün dershanelerine neşter vurulması ile PKK'lı öğretmen gerçeğine neşter vurulması arasında pek bir fark yok esasen.
3- Ankara'da her istedikleri kapının açıldığı günleri mumla arayan HDP'li aktörlerin, Kuzey Irak ziyaretlerini nereye oturtmak gerekecek? Fırat Kalkanı Harekâtı sonrası ABD'nin çok yönlü ve değişken politika uygulayabildiğini gören PKK'lı terör yöneticilerinin, yeni ve farklı arayışlara girmesi şaşırtıcı mı? En azından, Barzani ve ekibinin geleceğini görme çabaları boşuna mı? Veya Barzani'den, belli şartlar altında Ankara nezdinde rol üstlenmesini beklemeleri sürpriz olur mu?
Özetle...
FETÖ'den PKK ve DEAŞ'a uzanan zincirde, Türkiye'nin bekasını yakından ilgilendiren, oldukça maliyetli ama tavizsiz yürüyen sürecin şekil ve yön değiştirmesi için şimdiden karşı hazırlıklar yapıldığını bilerek hareket etmekte sayısız fayda var!