Kardeşi ile yaptığı bayram görüşmesinde iki satır mesaj paylaşan İmralı yeniden gündemde. Daha doğrusu, bazı çevrelerce özellikle sahneye sürülmek istenmekte. Sadece bu nedenle bile başlıktaki soruya cevap bulmak zorundayız. "İmralı, aktör mü, yoksa bir faktör mü?"
İmralı'nın aktör olarak konuşlandırılabilmesi devlet heyetiyle "özellikli görüşmelerin" içinde olmasına bağlı. MİT'in devreden çıktığı süreçte İmralı'yı muhatap alan kurum, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı idi. Kamu Düzeni Müsteşarlığı'ndan, İmralı'ya "özel gündemli" ziyaret yapılmayalı neredeyse 1.5 yıl oldu. Yani, İmralı mevcut şartlar altında bir "aktör değil." Peki, "MİT yetkilileri İmralı'ya gidiyor mu?" Aktarılanlara göre, hedef odaklı bir ziyaret söz konusu değil. Geniş aralıklarla İmralı'dakinin güncel durumu yerinde görülüyor o kadar. İmralı ile ilgili rutinin kontrolü ve takibi zaten Adalet Bakanlığı'nda ve bakanlık düzenli bilgiler alıp paylaşmaya devam ediyor. Bu da demek oluyor ki İmralı, halihazırda terör sorunu açısından şimdilik bir "faktörden ibaret." Ancak bu faktör kimliği, çözüm merkezli bir aktör pozisyonu anlamına gelmiyor.
Çok daha çarpıcı olan bir başka husus ise büyük umut bağlanan ve inanılmaz fedakârlık gösterilen eski çözüm sürecinin ruhunu yitirmesi. O tip bir çözüm arayışının netice vereceğine inananların oranı artık yüzde 30'larda seyrediyor. Bu oran, bölgede biraz daha yüksek olsa da siyaseti veya devleti zorlayacak bir taban gücüne işaret etmiyor. Zaten Ankara'nın tüm enerjisini biriktirdiği nokta, terörün her türlü biçimi ile etkili mücadele. Sınır içinde ve sınır dışında aynı anda çoklu terör tehdidi ile baş edebilmek kolay değil. Ama devlet aklı eldeki tüm imkân ve kabiliyetin terörle mücadeleye yoğunlaştırılması şeklinde çalışıyor. Bu kararda bilhassa Suriye'deki son dakika gelişmelerinin etkili olduğu anlaşılıyor. Suriye'deki iç savaş sona yaklaşırken kuzey Suriye'den Türkiye'ye ihraç edilmek istenen kantonal modele karşı Ankara'nın direnci sürüyor. Türkiye, içeride üretilecek milli çözümün, silahtan arındırılmış siyaset tarzının çevre ülkelere ilham olması tezini muhafaza ediyor. Güvenlikçi politikaların ağır bastığı bu dönemde, sivil, siyasi veya hukuki adımların atılması mümkün görünmüyor.