Devletin FETÖ unsurlarından arındırılması sürecinde atılan adımların hızı, kapsamı ve adil olması çok mühim. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra TSK başta olmak üzere çok sayıda kamu kurumunun açığa alma ve ihraç kararları verebilmesi nasıl mümkün olabildi acaba? Bu yöndeki bir sorunun sahibi de MHP lideri Devlet Bahçeli idi. Anlatılanlara göre Bahçeli, Başbakan Binali Yıldırım ile bir görüşmesinde, "Nasıl oldu da iki gün içinde bu kadar kapsamlı kararları alıp uygulayabildiniz?" diye sormuş. Kuşkusuz, gerek isim bazında gerekse yapısal dönüşüm anlamındaki kararların ciddi bir arka planı ve hazırlık aşaması söz konusu. İşte bu noktada, bir hakkı teslim etmek zorundayız. Yani... "Devlet Denetleme Kurulu"nun (DDK) aylardır titizlikle sürdürdüğü çalışmaların hantal devlet mekanizmasını nasıl harekete geçirdiğini, korkarak, sinerek veya bilerek ve isteyerek bu mücadelede ayak sürüyen üst düzey bürokratları nasıl pro-aktif davranmaya yönelttiğini anlatmak boynumuzun borcu.
***
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, legal görünümlü illegal yapıların kamuda tespiti ve etkili mücadele için DDK'yı koordinatör olarak görevlendirmesi pek çok şeyi değiştirdi. Erdoğan'ın bu stratejik kararına kadar paralel yapı ile mücadele adeta
"komisyonlara havale edilmişti." Deyim yerinde ise top çevriliyor ancak isim bazında tespit de dahil olmak üzere insan kaynağı ve finansal ağların çökertilmesi noktasında ciddi adım atılmıyordu. Bu hayati
iş; İstanbul, Ankara ve İzmir'deki birkaç özverili savcının çabası ile yürüyor,
zaman zaman Anadolu'daki çeşitli illerde sembolik operasyonlar yapılıyordu.
***
Derken... Cumhurbaşkanlığı DDK, tüm kamu kurumlarına ve nüfusu 30 binin üstündeki belediyelere yazılar göndermeye başladı. Paralel yapı ile mücadele amacıyla ne tür iş ve işlemler yaptıklarını bildirmesini istedi. Cumhurbaşkanlığı antetli resmi kağıtları görenler biraz kıpırdadı. O ana kadar, sanki Cumhurbaşkanı'nın şahsi meselesi gibi gösterilmeye çalışılan paralel yapının, aslında devlet ve millet meselesi olduğu geç ve güç de olsa kavrandı. Unutmadan... Bugün verilen kararlar, kurumların tek tek yaptığı tespitlerin bir bileşkesi de değil. Bürokrasi, yarım yamalak analizler yaparken DDK, kurum bazında çalışmasını neredeyse tamamlamıştı. TSK, emniyet, yargı, mali kurumlar... Tam 93 bin
"yüksek şüpheli" veya
"FETÖ'cü memur" belirlenmişti. Kurumlarla, isim isim çapraz kontroller gerçekleştirilmişti.
Bu sırada bazı talihsizlikler de yaşanmadı değil. Örneğin, Genelkurmay'dan çalışmalara katılanların, bizzat bu yapının elemanları olduğu da anlaşıldı. Onlarla bilgi paylaşımı ve ortak değerlendirme süreci durdurularak, alternatif ve güvenilir kaynaklara yönelindi.
Peki,
"TSK'daki çalışmada temmuz ayı başı itibariyle kaç isme ulaşılmıştı?"
Çekirdek kadro bazında en az 2 bin isim
vardı. Ve 15 Temmuz darbe planlamasını
yapan albay ve generallerin tamamı o listede
idi. Ve bu çalışmanın halen sonuçlanma aşamasındaki
subay ölçeğindeki sayısını söylesem
kulaklarınıza inanamazsınız!
Yazacak, toplumun hafızasına nakşedecek çok husus söz konusu. Bu aşamada, özet yapmak ve dediğim gibi bir hakkı teslim etmek yeterli.