Evet... Sivil kuvvetlerin demokrasiyi savunduğu uzun soluklu bir savaşın içindeyiz...
YAŞ temizliği... Yargıdaki beyin takımının tasfiyesi... Finans kaynaklarının kurutulması... Bu tablo karşısında TSK içindeki paralel ihanet şebekesinin harekete geçebileceği hep tahmin ediliyordu. Hemen hepsiyle ilgili istihbari çalışmalar da vardı. Birçoğu da bunun farkındaydı. Ama...
Bir cinnet haliyle kendi vatandaşına, asker arkadaşına, polisine kurşun sıkacağı, masum insanları tankla ezeceği, Meclis'i, MİT'i, Emniyet Özel Harekât'ı bombalayacak kadar insanlıktan nasibini almamış olacakları bu düzeyde hesaba katılmamıştı.
***
Esasen cuma saat 14.00 itibariyle bazı askeri noktalarda hareketlenme belirtileri sezilmiş, ön uyarılar yapılmış, olayın kapsamı ve kadrosu tespite başlanmıştı.
Sonrası, bir kâbus gecesi...
Sabahı hayırlı gözükse de teyakkuzda olmakta fayda var. Bu yazının yazıldığı saatlerde hâlâ her an her şey olabilir havası hâkim. İşte bu nedenle demokrasi meydanlarını boş bırakmamak gerekiyor.
Hava ve
Jandarma ile başlatılan, Kara ve Deniz unsurları ile ikinci dalganın tasarlandığı, hatta bazı orgenerallerin yol verdiği, emeklilerin de teşvik ettiği komplike bir senaryo bu.
Hepimizi umutlandıran husus; siyasetçisi sivil toplumu, gazetecisi sade vatandaşıyla sergilenen dayanışma ve demokrasiye sahip çıkma ruhu oldu. Başkomutan'ın dik duruşu, Başbakan'ın paralel kalkışmayı ilan edip milletin azim ve kararlılığıyla belayı def etme çağrısı, demokrasi şehitlerimizin fedakârlığıyla büyük bir badire atlatıldı.
Milleti birbirine kırdıran, orduyu bölen, huzurumuzu kaçıran alçaklar kahrolsun. Yaşasın demokrasi... Yaşasın milli iradenin gücü!