Merkez Bankası Başkanlığı'na yapılan atama çok şeyi ifade ediyor. İsim bazında analizden ziyade sistem ve aktörler bazında değerlendirme yapmak bu aşamada daha doğru olacak. Atamanın ustaca gerçekleştirilmesini, şimdilik piyasalarda Ankara'ya karşı oyuna dönüştürülmemesini, ekonomi yönetiminin "olmazsa olmaz" diye tanımlanan kişilere endekslenme biçimindeki değişimi ve geleceğe dair öngörüleri, birlikte ele almak durumundayız. Zira Merkez Bankası'nın sistemdeki yeri ve önemi ile Merkez Bankası üzerinden kurgulanmış senaryoların eşzamanlı olarak masaya yatırılması artık kaçınılmaz.
Öyle uzağa gitmeye gerek yok. 2006'da Merkez Bankası'na atama yapması engellenen bir hükümet vardı. Merhum Adnan Büyükdeniz'den sonradan özür dileyenler, o tarihte çok haksızlık yapmıştı. Mehmet Şimşek de Merkez Bankası'nın eşiğinden döndürülmüştü. Ve görev, Merkez Bankası'nın sıcak karar odalarına hiç girmeyen, muhafazakâr kimliği ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le hukuku nedeni ile Durmuş Yılmaz'a tevdi edilmişti. Yılmaz'ı, küresel para otoritelerine refere eden ise Süreyya Serdengeçti olmuştu. Derken eski Bakan Ali Babacan'ın danışmanı kimliği kullanılarak piyasalara tanıtılan ve kısa süre içinde Merkez Bankası'na kanalize edilen Erdem Başçı ile bir başka geçiş süreci yaşandı.