1 Kasım seçimleri öncesinde ısrarla savunulan tez "gerilim ve toplumsal kutuplaşma" üzerineydi. Hatta bir adım ileri giderek "iç savaştan" söz edecek kadar akıl tutulmasını yaşayanlar da çıktı. Peki, seçim sonuçları neyi gösterdi? Türkiye'de gerilim var mı, yok mu?
Sandığa etki eden onlarca faktör içinde "kutuplaşma" iddiasının ağırlık katsayısı sanıldığı kadar yüksek çıkmadı. Bir başka ifade ile toplumun geneline yayılan gerilimden veya toplumun yönetemediği kadar yüksek tansiyondan söz etmenin doğru olmadığı görüldü. "İyi de 'kutuplaşma var' diyenler, kökten yanıldı mı?" sorusunun cevapları şöyle:
1- Gerginlik söylemi ile toplumdaki "hoşnutsuzluk, huzursuzluk ya da mutsuzluk" gerekçeleri arasında ayrım yapmak gerektiği ortaya çıktı.
2- Toplumsal farklılıkların, savunulduğu ölçüde gerilim üretmediği, toplumsal tolerans kabiliyetinin ve sağduyunun dengeleyici rol oynadığı anlaşıldı.
3- Kutuplaşma varsayımının özünde AK Parti karşıtlığından kaynaklandığı, AK Parti'ye, uygulamalarına, uzun dönemli iktidar gücüne tahammül edemeyenlerdeki iç rahatsızlığın, toplumsal zıtlaşma gibi sunularak, genelleme yanılgısına düşüldüğü teyit edildi.