Önceki akşam, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileri olarak Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un misafiriydik. Sohbetin yelpazesi hayli genişti. "Çözüm Süreci, Kobani provokasyonu, özgürlük- güvenlik dengesi, Suriye'de çözüm, paralel yapıyla mücadelede yeni yaklaşım, HSYK seçimlerinin verdiği mesaj" gibi...
***
Bu yazıda odağımız sadece "
Çözüm Süreci." Numan Bey, AK Parti'ye katılmadan önce de ülkenin yapısal meseleleri üzerinde fikir üreten, somut öneriler sunan siyasetçi idi. Kürt sorununun çözümünde, "
Gönüllü Birliktelik" formülü, yeni anayasa için "
Anayasa Meclisi" kurulması modeli hâlâ hafızalarda... Kurtulmuş'un bu kez, kabine içinden etkili bir isim olarak özellikle Çözüm Süreci'ne ilişkin yaptığı yorumlar ayrıca parantez açmamızı gerektirdi.
Süreci, "
AK Parti, İmralı- Kandil ekseni, HDP'nin rolü ve daha önemlisi Türkiye'nin geleceği" açısından değerlendirirken kurduğu cümleler sarsıcıydı. Sonda söyleyeceğimizi başta aktararak devam edersek... IŞİD'in Kobani'ye saldırılarını protesto bahanesiyle 35 ile yayılan şiddet olayları, ister istemez 1980'li, 90'lı yılları çağrıştırdı. Kurtulmuş, o noktadan hareketle dedi ki...
"
80'li, 90'lı yıllarda yangın bizim kapımızda değildi. Bugün Suriye ve Irak'ta yangın var. Hem etnik hem de mezhep fitnesi üzerinden tutuşturulmuş bir yangın bu. Allah muhafaza! Sürecin akamete uğratılması siyasi istikrarsızlık getirir. Türkiye etnik hatta mezhep kavgasıyla karşı karşıya kalabilir!"
***
Numan Bey, Çözüm Süreci'nin Haziran 2015 seçimlerine kadar neticeleneceği umudunu yansıtırken önemli bir teminatı da paylaştı: "
En önemlisi halk. Kürt halkı barışın, özgürlüğün, huzurun tadını aldı. Bundan geri dönüş olmayacaktır!"
Sonra, "
Ne yazık ki Kürt sorununda Irak'ı, Suriye'yi etkileyecek, bölgesel çözüm getirecek politikaları zamanında ortaya koyamadık" özeleştirisini de paylaştı. Ardından bir uyarıda bulundu: "
Sürecin kenara konulmasını kimse kaldıramaz. HDP'nin siyaset yapacak zemini kalmaz. Türkiye bambaşka bir iklime girer!"
Derken, analizini şöyle geliştirdi: "
İmralı'nın, dağın, HDP'nin ve sokağın psikolojisi farklı. Bu dört grubun da silahlı mücadele dönemine dönmeyi isteyeceğini düşünmüyorum. Sokakta taş, molotof atacak çocukları bulursunuz ama uzun ve ağır silahlı mücadele için adam bulmak kolay değil!"
***
Ve tabii, sokakların karanlık köşelerinde yaşanan vahşet. Bakan Bey, bu noktayı da es geçmeyerek, şöyle devam etti:
"
Makul gördüğüm için söylemiyorum ama polis aracına, belediye binasına saldırmanın kendince mantığı olabilir. Buna karşın insanların komşularına, tanıdıklarına saldırmasının bir mantığı yok. Bu, bize ait davranış şekli değil. Türkiye, büyük potansiyelli bir ülke olduğu için sahada kaç devletin istihbarat elemanı var bilemiyoruz!"
Özetle... Dün yine bir Çözüm Süreci toplantısı vardı. Hükümet, Çözüm Süreci'nin devamından yana. Lakin Doğu ve Güneydoğu'nun, sürecin avantajlarını istismar eden terör odaklarına bırakılması söz konusu olamaz! Esas olan "
Kurtarılmış bölge hesabı" değil, "
Huzurlu Türkiye'nin inşası" çabasıdır!