12'nci Cumhurbaşkanı'nı haftalar öncesinden satın alan piyasalar, yeni Başbakan'a ve ekonomi yönetimine odaklanmışken, hâlâ aşılması gereken eşikler olduğu bir kez daha görüldü. Tarz ve tablo neredeyse aynı. Başbakan Tayyip Erdoğan, "istiklal mücadelesi" olarak tanımladığı 30 Mart yerel seçimlerinin pozitif enerjisini yaşayamadan, birden bire "Cumhurbaşkanlığı tartışması" alevlendirilmişti. 11'inci Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, seçimin üzerinden 3 gün geçmeden "Cumhurbaşkanlığı ile ilgili her şeyin artık konuşulacağı gün geldi" diyerek, siyasi gündemde eksen kaymasına neden olmuştu. O beyandan 2 hafta sonra, beklentilerinin karşılanamayacağı hissiyle olsa gerek, "Bugünkü şartlar çerçevesinde gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını paylaşmak isterim" mesajı vermişti. Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı adaylığının kesinleşmesi üzerine, bu kez "Ben dışarıdan bağımsız bir siyasetçi olarak Cumhurbaşkanlığı'na gelmedim. Tabii ki Tayyip Bey'le oturup konuşacağız" diyerek, sıcak siyasete gireceğini hatırlatmıştı. Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay da Gül'ün AK Parti'ye dönmesi yönünde açıklamalar yapmıştı. Bu gelişme üzerine, AK Parti iç dinamiklerinden karşı hamle gelmiş, 2015 seçimlerine kadar Genel Başkanlık ve Başbakanlık koltuğunun ayrılmayacağı, aynı isimde buluşacağı duyurulmuştu. Başbakan Erdoğan da, bu hususun altını çizmiş ve Gül'ün partiye dönüş arzusu için 2015 yılını ve genel seçimleri adres göstermişti.
***
Peki, dün ne oldu? Sayın Gül, AK Parti'nin geleceğinin şekilleneceği, Cumhurbaşkanlığı seçiminin analiz edildiği kritik MKYK toplantısı devam ederken, sahneye çıktı. Veda resepsiyonlarına özel olarak eklediği programda Cumhurbaşkanlığı muhabirleri ile buluştu. 10 Ağustos'ta halk ilk kez Cumhurbaşkanı'nı doğrudan seçmiş ve yeni Türkiye iddiası heyecan dalgası yaratmışken, stratejik bir hamle ile "
Ben buradayım" sinyali gönderdi. Çankaya'daki davetlerin formatını bilenler, Cumhurbaşkanı'nın konuşmak istemediği anlarda medya önlemleri alındığını gözden kaçırmazlar. Gül, dün, muhabir arkadaşlarımızın yanına geldi, hassas konuya bilerek ve isteyerek değindi. "
Partime döneceğim" vurgusu ile siyasi pozisyonunu güncellemeye çalıştı. Haliyle, kafalar karıştı. Hatta malum odaklara gün doğdu.
***
Bu durumda ne olacağına gelince... Aslında değişen bir şey yok. Gül, AK Parti'de saygınlığı tartışılmaz bir isim. Ancak Ağustos 2014- Haziran 2015 dönemini kapsayan siyasi yolculuk trenini kaçırdığı açık. 27 Ağustos 2014'teki AK Parti Olağanüstü Kongresi Gül'ün genel başkanlık adaylık şansını ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanlığı'ndan istifa edip yarışa girmesi de sürpriz olur. Partiye dönme niyeti belki yeni genel başkanın oy çıtasını etkileyebilir. Gül'ün 2015 trenine bilet almak için bugünden rezervasyon yaptırması anlaşılabilir olmakla birlikte, o tarihe kadar köprünün altından çok sular akar. Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkarken partiyi, kabineyi yenileme, gençleştirme hedefi değişmez. 2014 sonbaharından 2015 yazına kadar Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın uyumlu yürüyüşü tecrübe edilir.
Daha önce de yazdım. Sayın Gül'ün, Başbakanlık iddiasıyla partiye dönüşü sadece "
reel politiğin zorunlulukları" ile mümkündür. Hâlâ güçlü seçenek değildir.