Seçim bitti ama hesaplaşması henüz bitmedi. Daha doğrusu, yerel seçimin mesajı tam olarak değerlendirilemeden Cumhurbaşkanlığı senaryoları erkenden gündeme hâkim oldu. Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül'ün "Artık bu konuyu konuşma zamanı geldi" çıkışı da süreci hızlandırdı.
***
Dün, TBMM'deki özel oturumda liderlerin değindiği hususlar seçim meydanlarının üstü örtülü yansıması idi. Genel Kurul'daki siyasi çıkışlar, liderlerin konuşmalarının arasına giren grup başkanvekillerinin karşılıklı laf sokma gayretleri, 23 Nisan ruhuna yakışmadı!
Her şeye rağmen MHP, BDP ve HDP sözcüleri ideolojik duruşlarının güncel özetini yaptı, pek polemik üretmedi.
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu ise 17 ve 25 Aralık müdahale girişimlerinin milletteki karşılığını yeterince içselleştirememiş gibiydi.
Belki de bu nedenle Başbakan
Tayyip Erdoğan'ın sözlerine ayrı bir paragraf açmamız gerekiyor. Askeri darbelere, post modern darbeye ilaveten bu kez "
yargı darbesi" tanımı da milli iradenin çatısı altında literatüre girdi. Ve tabii ki küresel sistemin dayattığı koşulların milli iradeyi nasıl zayıflatabileceği de anlatıldı:
"
Meclisi yok saymaya yönelik girişimler artık sadece silahlı darbelerle olmuyor. Modern dünyada silahların yerini başka araçlar alabiliyor. Sosyal medyanın kötü niyetlilerin elinde milli iradeye kast edecek bir araç olarak kullanıldığını, şantaj görüntülerinin TBMM'yi hedef aldığını gördük!"
Netice olarak...
"
Milli iradenin tercihlerine saygı, iki seçim dönemi arasında da milletin emanetine sahip çıkma, milli iradeye ortak koşmama" noktasında daha kat edilecek mesafe olduğunu TBMM'nin 94'üncü kuruluş yıldönümünde de müşahede ettik.