Ankara, tam anlamıyla Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlendi. Bu seçimin, öncekilerden farkı "kriz kaynağı" olmaması. Her Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyasi kriz ürettiği Türkiye, bu kez demokratik sınırlar içinde seçeneğin ikiye indirildiği süreci yaşıyor. Tabii, güncel gelişmelerin bize gösterdiği tablonun yanı sıra, bazı kritik mesajların arka planına da inmemiz gerekiyor. Hal böyle olunca hatırlanması gereken ilk mesaj, 1 Ekim 2013 tarihine ilişkin. Yani, Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül'ün TBMM'nin yeni yasama yılını açış konuşması... Gül, o gün dedi ki:
"Hayatım boyunca, halka hizmeti Hakk'a hizmet bilerek, Yüce Milletimizin hizmetinden hiç ayrılmadım. Bundan sonra da bu anlayış ve şuurla Milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğim!"
Sn. Gül, açıkça siyaset oyununda kalacağını, AK Parti'nin kurucusu olduğunu, çok emek verdiğini, erken emekli olmayı düşünmediğini ima etmişti.
Peki, Sn. Gül'ün, dün Kütahya'da yaptığı açıklamayı nasıl yorumlamak gerek? Bir başka ifadeyle... "Ben devletin bütün kademelerinde hizmet ettim, büyük bir şerefle bu görevleri yerine getirdim ve bundan büyük bir gurur söz konusu olamaz. Bugünkü şartlarda benim gelecekle ilgili siyaset planımın olmadığını paylaşmak isterim. Bakıyorum birçok spekülasyon yapılıyor. Günü geldikçe bunlar daha çok konuşulacaktır" sözleri ne anlama geliyor? Sn. Gül, bu beyanatı ile esasen üç önemli noktaya dikkati çekiyor:
1- Reel politiği görüyor ve şartları kabul ediyorum. Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı bir hareketin içinde olmam. Muhalif odakların Çankaya adaylığına soyunmam. Ama özgül ağırlığımı korurum.
2- İmkân olursa bir dönem daha Cumhurbaşkanı olarak devam etmek isterim.
3- Sıcak siyasete dönmeyi düşünmüyorum. İleride bana ihtiyaç olursa "görevden kaçmam!"