Sizler bu satırları okurken bizler, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı'nın ev sahipliğinde, Türkiye'deki iş ortamı hakkında küresel yatırımcı algısını pekiştirmeyi amaçlayan bir tanıtım turunda olacağız. New York'taki yuvarlak masa toplantısında, "Amerika'dan Bakıldığında Türkiye Nasıl Görünüyor?" sorusuna yanıt bulmaya çalışacağız.
Ekip, hayli sıkı. Aycı'nın yanı sıra; Baker McKenzie Türkiye Yönetici Ortağı Daniel Matthews, Demsa ve Mediasa Başkanı Demet Sabancı, EBRD Türkiye Direktörü Michael Davey, Mitsubishi Corp. Türkiye Genel Müdürü Hiroshi Miyoshi, Uluslararası Yatırımcılar Derneği Başkan Vekili Akın Kozanoğlu, Yapı Kredi Baş Ekonomisti Cevdet Akçay da heyette.
***
Gündem "
Türkiye" olunca, seyahat öncesi ister istemez "
ortaya karışık bir gündem" çıktı.
"
Ekonominin geleceği, güncellenen siyasi dengeler, devlet içindeki alternatif yapıyla mücadele, bürokrasinin yeniden inşası, Çankaya süreci ve giderek ön plana çıkan Anayasa Mahkemesi."
Ana başlıklar esasen iç içe geçmiş durumda. Zira; ekonominin görünümünü, faizlerin seyrini, Merkez Bankası'nın duruşunu, bürokrasiye vurulacak neşteri, reform takvimini, yüksek yargının kararlarını, "
Cumhurbaşkanlığı seçiminden" bağımsız değerlendirmek mümkün değil.
Ağustosta halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı ile Türkiye'de yönetim sisteminin ciddi değişime uğrayacağı açık gerçek.
***
Bugünkü bilgi ve duyumlarımızın ışığında tahmin ve tespitlerimizi sıralayacak olursak...
Yerel seçim başarısından sonra Başbakan
Tayyip Erdoğan, "
mutlak kendi yolunda" ilerleyecek.
Erdoğan, yakın çalışma arkadaşlarını bu yürüyüşe ayak uyduranlar arasından seçecek. Klasik "
denge kuramı", "
ağır ağabeyleri gözetelim" yaklaşımı eskisi gibi ağır basmayacak. Böylece yeni isimlerle yeni bir dönem başlayacak.
Cumhurbaşkanı Sn.
Abdullah Gül için sanıldığı gibi "
güçlü siyasi rol" tanımlandığını söylemek güç. Ama Sn. Gül'ün, oyunda kalma, kamuoyu önünde mesajlarını verme, hatta anayasal yetkilerini (veto dahil) kullanma noktasında etkin olmayı deneyeceği ileri sürülebilir.
Zirvedeki yöneticilerin uyumu, "
devlet içindeki devleti tasfiye etme kararlılığı" ile ölçülecek. Bu mücadelenin başarısı için iki başlı yapıya geçit verilmeyecek.
Bağımsız ekonomik kurumların siyasetle ilişkileri yeniden düzenlenecek. Ülke çıkarını, ülkeyi yönetme yetkisini taşıyan kadrolardan daha fazla düşünen bürokrat imajı tarihe karışacak.
Maliye, Hazine, BDDK, SPK, Borsa İstanbul, Takasbank ve SGK'daki kritik görevlere son dönemde yerleşen orta ve üst kademe bürokratlar tepeden tırnağa değişecek.
Anayasa Mahkemesi, HSYK ve YSK'nın, siyasetin alanına yayılma, anayasada belirlenmiş yetki sınırlarını aşma girişimleri direkten dönecek. Bu kurumlar değil, kurumlar adına durumdan vazife çıkaranlar tartışmaya açılacak.
Yapısal reformlar "
yargı" alanına yoğunlaşacak, "
vergi yasaları" ile devam edecek.
"
Yargı- emniyet- istihbarat" sistemi revize edilecek. "
Tezgâh altı soruşturma" ve "
yasal kılıf giydirilmiş sınırsız dinleme" sona erecek. Adliyede ve poliste bireysel kahraman dönemi kapanacak. Emniyet iç, MİT dış istihbarata odaklanacak. Rekabet yerine işbirliği esas alınacak.
İsrail'le ilişkiler nispeten normalleşecek, AB ile ilişkiler inişli çıkışlı grafik izleyecek. Bölgesel dengelerde "
enerji kartı" ve "
Rusya" ön plana çıkacak.
"
Çözüm Süreci" öngörülebilir hukuki zeminde ilerleyecek.