Devletin hemen her kurumundan öylesine ilginç sinyaller geliyor ki... İnanılır gibi değil. Düne kadar bastırılmış duygular, kaygılar adeta zembereğinden boşanıyor. Siyasi görüş ayrımı yapılmaksızın gadre uğramış ne kadar bürokrat varsa içini döküyor. Yaşadıklarını, duyduklarını anlatıyor. En ihtiyatlı şekilde dinleseniz bile etkileniyorsunuz. Özgüven patlaması ile "devlete şekil veren yapılanma"nın varlığını, bilgi ağını, ilişki biçimini keşfediyorsunuz. Bir "gönül hareketinin" yolda uğradığı değişimi fark ediyor, devlet alanında "korku gücü" kimliği kazandığını anlıyorsunuz. Sindirilen, konjonktür gereği zorunlu ittifaklara giren kamu görevlilerinin bugün yaşananları "özgürleşme süreci" olarak tanımladığına tanık oluyorsunuz.
***
Örnekler o kadar çoğalıyor ki... Hangi birini anlatsam?
Geçenlerde, idari yargıdan ziyaretime gelen bir hâkim arkadaşım elinin altındaki "
Danıştay Yıllığı"nı açtı. Başladı konuşmaya. Önce, abarttığını düşündüm. Sonra bazı şifreler sıraladı. 1989-1992 arasında mesleğe girenlere dikkat çekti. "
Çoğu, özgeçmişinde idari yargıya başladığı tarihi yazmaz" dedi. "
Allah Allah" diye şaşkınlığımı belirttim. Öyle ya, kimsenin günahına girmemek lazım. "
Kimin ne olduğunu nerden biliyorsunuz?" diye sordum. Belli zamanlarda ön plana çıkan aktörlerden söz etti. Bilhassa, seçimlerde kulis yapanlardan, Anayasa Mahkemesi üyeliği için temasa geçenlerden. Yetmedi... Bir de işin matematiğini ortaya koydu. "
Danıştay'ın üye sayısı üç yıl önce 95'ten 156'ya çıktı. Son dönemdeki üye profilini analiz etmek lazım. Bana göre en az 53'ü Cemaat'e yakın kişiler" değerlendirmesini yaptı. Birlikte davranma biçimlerini, daireler bazındaki paslaşmalarını açıkladı. Ve ekledi... "
Hükümet, Danıştay Yasası değişikliğini Meclis'te son anda beklemeye aldı. 20 yeni üyeyi tek tip tercihe bırakmak istemedi. Danıştay Genel Kurulu'ndaki çoğulcu dengeyi korumaya çalıştı" dedi.
***
Devamında, mesai şartları ve sağlanan imkânlarla ilgili çarpıcı şeyler söyledi:
"
Devlet, yıllardır lojman almıyor. Lâkin Danıştay'ın yeni üyeleri için Ankara'nın en müstesna semtlerinde binalar tahsis etti. Maaş dersen Türkiye ortalamasına göre iyi sayılır. E, servisle lojmana gidip geliyorsun. 4-5 çeşit iyi standartta yemek yiyorsun. Artık konforlu ortamlarda çalışıyorsun. Kanunla ve vicdanınla baş başasın. Hakiki manada performans denetiminde, hesap verebilir konumda değilsin. Üstelik kamusal zırh altındasın!"
***
"
Haliyle" dedi... "
Yargı, ayrı bir organizma gibi davranabiliyor. Yeri geliyor siyaset de yapıyor. Hatta bunu sorumluluğunun parçası gibi görüyor. Neyse ki Zerrin Hanım (Güngör) demokrat bir insan. Danıştay Başkanı olarak, 17 Aralık'tan bu yana sıcak tartışmaların içine girmemeye özen gösterdi, içerinin tazyikini yönetmeyi başardı!"
Nihayet...
İki iddiayı gündeme getirip, "
İşim çok. Dosya okumam gerek" diyerek ayrıldı...
1- Danıştay 10. Dairesi "
Adli Kolluk Yönetmeliği"nin yürütmesini durdururken kanuna aykırı davrandı. Uyarılar üzerine kararını alelacele gözden geçirdi. "
İdare'nin savunması alınıncaya kadar yürütmenin durdurulması" şeklinde düzeltti.
2- Kimseyi töhmet altında bırakmamayım ama... Danıştay'ın 5. ve 12. Daireleri, kilit konumda. Emniyet başta olmak üzere kamudaki tayin ve görev yeri değişikliklerinin Danıştay'daki seyrine yakından bakmakta yarar var!