Bizim kuşak, "kriz kuşağı" idi. Paranın pul olduğu yılları yaşadık. Fiyatlar sürekli artardı, indirimlere inanmazdık. İstikrar hayaldi. Dolar fırlayacak, kriz patlayacak diye teyakkuzda durur yine de elimizdeki avucumuzdakini kaybederdik.
O yıllarda ABD'deki bazı yarışma programlarında "Sizi milyoner yapacağız!" denir ve 1 milyon TL verilirdi! O, 1 milyon lira artık 1 lira.
Tanıştığımız ilk bilgisayar aslında elektronik daktiloydu. Çağrı cihazı yeni kullanılıyordu. Cep telefonu lükstü. "Sosyal medya" kavram olarak bile yoktu.
Hızlı tren televizyon dizilerinde görülürdü. Uçak bileti ancak hastalık ve ölüm gibi acil hallerde alınırdı.
Bizim kuşak ya çok tutumludur ya da kriz günlerine inat hayatın tadını çıkarmayı bilen iki uç kutuptan oluşur. Buna rağmen, ülkedeki değişimin kıymetini bilir, geçmişle kıyaslar, emeği geçenlerin hakkını teslim eder.
***
Peki ya şimdi?
Yeni kuşak gözünü açtığında, bizim için büyük nimet olan pek çok şeyi hazır buldu. Bizler gibi şükretmelerini gerektirecek nedenlerle büyümediler.
"Bol sıfırlı lira, enflasyon, kriz" gibi olaylarla karşılaşmadılar.
Facebook, Twitter, cep telefonu, tablet bilgisayar onlar için hayatın doğal parçası gibi.
59 TL'ye uçak bileti, hızlı tren yolculuğu, denizin altından geçen metro bu gençler için o kadar normal ki...
Hepsi, ergen. Hepsi birey. Hepsi kendi çağının insanı.
Muhalifler, kendi yaş grubu ile dayanışma içindeler ve bizi beğenmiyorlar.
***
2002'de ilk AK Parti Hükümeti kurulduğunda 6 yaşında olan çocuklar, artık 18 yaşındaki gençler. Ve Türkiye, bu yeni kuşağın yoğun olarak oy kullanacağı bir döneme giriyor. Siyasetçinin, gençleri doğru okuması büyük önem taşıyor. Yarın gerçekleşecek 2014 bütçe görüşmelerinde sadece yapılanların anlatılması veya vaatlerde bulunulması yetmeyecektir. Zira onlar itaat değil, isyan kültürünün temsilcileri! Bu nedenle ikna edilmeleri, milletin iradesi dışında bir güç olmadığını öğrenerek yetişmeleri gerekiyor!
Demokrasi olmadan kalkınma olmaz!