Önce, ikisine de aynı soruyu sordum:
"İleride ne olur ne olmaz diye bazı kritik toplantıların tutanaklarını aldınız mı?"
Aynı açıklıkla yanıt verdiler:
"Tabii ki hayır! Paranoya hali ile devlet yönetilmez!"
Biri, halen TBMM Başkanı. Bir dönem Adalet Bakanı olarak MGK üyeliği de yapan Cemil Çiçek.
Diğeri, halen AK Parti İstanbul Milletvekili. Bir dönem Başbakanlık Müsteşarı idi. Daha sonra iki kez bakanlık koltuğuna oturan Ömer Dinçer...
***
Hiç unutmuyorum. BDDK eski Başkanı
Engin Akçakoca,
"Yarın bir soruşturma başlatılır. Kendimi savunmam için belge gerekir" diye düşünmüştü. Bir ihbar üzerine evine yapılan baskında BDDK'ya ait resmi belgelerin örneği bulununca,
"BDDK ve TMSF Başkanlığı dönemimle ilgili yapılmakta ve yapılacak araştırma ve incelemelere dönük hazırlık için fotokopiler aldım" demişti.
***
Bu ayrıntıya değinmemin nedeni...
Devletin gizli bilgi ve belgelerinin kimler için gizli olduğu hususu?
Yani, kozmik evrakın adeta Nasrettin Hoca Türbesi gibi dört yanı açık bir sistemde, kilit altında tutulduğu gerçeği!
***
Gelelim asıl konumuza...
Yani... Ağustos 2004 MGK'sı ile 28 Şubat döneminde ihdas edilip 2010'da kaldırılan Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu'nun (BUTKK) devlet sistemindeki karşılığına...
Şöyle ironik bir tablo ile karşı karşıyayız:
"2004 yazındaki MGK'da irticayla mücadele veya cemaate karşı önlem adı altında alınan tavsiye kararlarını iddia edildiği gibi Ergenekon veya 28 Şubat yargılamalarının içini boşaltan gelişmeler olarak mı okuyacağız?"
Yoksa tam aksine...
"
MGK'yı, rejimin bekçiliği konumuna oturtan vesayetçi anlayışın, sonradan icra edeceği illegal faaliyetlere meşruiyet kazandırma ve ön alma çabası olarak mı göreceğiz?"
Bir başka ifade ile MGK'yı, milli iradenin de üstünde konuşlanan geleneksel devlet aktörlerinin, zaten hazırladıkları planlara, eski Çankaya'nın ittifakı ile kılıf yaratma manevrasını görmezden mi geleceğiz?
Bu noktada dikkate değer bir başka husus da, 2004 şartlarını kasten ihmal eden çevrelerin, 2013'ün gözlüğü ile geçmiş olayları yargılamasıdır. Belge sızdırma ile hedeflenen bir amacın da "
Diklenmeden dik duran lider" imajını zedelemek olduğu açık değil midir?
***
Daha birkaç yıl öncesine kadar MGK üyesi bakanların, toplantı sabahı Başbakan'ın başkanlığında bir araya gelerek zorunlu durum değerlendirmesi yaptığı, kontrataklara karşı ihtimal hesapları geliştirdiği, MGK'nın ardından yeniden buluşarak varılan sonuçları ele aldığı ne çabuk unutuluyor? Bunlar demokratik devletin şartları mıydı?
***
İkinci konu, BUTKK... O yapılanmanın, 2004 MGK'sı ile hiçbir ilgisi yok. Ama dayatma gücüne sahip bir başka MGK'nın kötü mirası olduğu da bir gerçek. BUTKK'nin başkanı Başbakanlık Müsteşarı. 2004'te bu görevde bulunan ve şimdi hedef tahtasına oturtulan
Ömer Dinçer için geçmişte neler söylendiği hâlâ hafızalarda. Dinçer, MGK'ya bile davet edilmez, "
Adam, irticayla mücadele yapmıyor ki gelip Kurul'a irticayla mücadele anlatsın!" diye suçlanırdı. Aynı şekilde eski komutanların, "
Devletteki irticai kadrolaşma meselesi eskiden BUTKK'ta çözülüyordu. Ama şimdi BUTKK çalışmaları başka alanlara kaydı. Kime, neyi söyleyeceksiniz?" dediği bilinirdi.
Netice...
Siyaset, mümkün olanı yapma sanatıdır. Kriz çıkarmak yerine, krizi yönetmek ve kriz odaklarını tasfiye etmektir esas olan.
Sözün özü...
Bu pilav daha çok su kaldırır. Lakin milletin feraseti bu oyunu da bozar!