Düzgün insandı. Devlet adamıydı. Genç yaşta (Mayıs 1995) aramızdan ayrıldı. Altan Tufan'ı tanıdığımda Gelirler Genel Müdürü idi. Bir akşam Ulus'taki eski binaya ziyaretine gittim. Yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Az önce makam odasından çıkan bir milletvekilinin tuhaf isteklerine sinirlenmişti.
"Böyle adamları iyi tanı" dedi.
Bahsettiği kişi bir muhalefet milletvekiliydi. Meclis'te eser gürler, dürüstlük dersi vermeye kalkışır, güya en çetrefil konuları gündeme getirirdi. Görüntü öyleydi de acaba gerçek ne idi? Tabii başkaydı. Şimdi burada yazmayacağım bir taleple gelmişti o vekil. Öylesine ısrarcı olmuştu ki merhum Altan Bey'in tepesi atmıştı.
***
Evet... İnsanlar zamanla kariyer yapabiliyor, bazı unvanlar elde edebiliyor. Hatta sıfatları nedeni ile ilgi de görebiliyorlar. Lâkin öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz ki yakından tanıdığınızda kanaat notunu hemen verebiliyorsunuz! Bu, bir milletvekili hele muhalefet milletvekili ise durum farklı nitelik kazanıyor. Zira yukarıda tanımlı karakter; muhalefet yapma iddiasıyla sağa sola çatarken, üslup sorununu, iç dünyasındaki çelişkileri, saygınlık zafiyetini bir süre kamufle edebiliyor. E, o da bir yere kadar. Er ya da geç makyaj dökülüyor, hakiki resim ortaya çıkıyor.
***
Geçen gün Japonya Milli Günü'nde tanık olduğumuz olay sadece bir vekilin terbiye seviyesi ile ilgili geleneksel problemin yansıması değildi. Aynı zamanda aile mahremiyetine yönelik kasti saldırı idi. Japonların onur konuğu olarak davet ettiği, mütekabiliyet gereği Elçilik'te bulunan
Emine Erdoğan'a yönelik sözlü taciz, nereden bakarsanız bakın "
önyargıyı, edep eksikliğini ve ucuz şovu" yansıtıyordu. O hareket, kime, hangi hanım efendiye yapılırsa yapılsın, kabul edilemezdi. O yakışıksızlığın siyaseti yoktu!
Tahmin edeceğiniz gibi
Kamer Genç'ten söz ediyorum.
Esasen 20 yıl önce ne ise şimdi de o. Değişen şey mi? İçindeki kimliğin olduğu gibi dışa vurması!