Ekonomi yönetiminde hummalı bir çalışma yürüyor. Hem 2013'ün hesapları güncelleniyor hem de seçim yılı olan 2014'e ilişkin tahminler yapılıyor. Hemen belirteyim, ekonomi bürokrasisinde "iyi ki var" diyebileceğimiz, iyi yetişmiş, stratejik düşünen, az sayıda teknisyen hâlâ iş başında... "Milli geliri büyütecek, cari açık riskini azaltacak, yatırımları artıracak, tasarruf eğilimini yukarıya çekecek, kazanmadan harcamaya dayalı kontrolsüz tüketimi yavaşlatacak" bir dizi öneri tartışılıyor.
İlk konu, tabii ki "tüketim harcamaları!" Yaygın görüş, özel tüketim yoluyla ekonominin çarkının döndüğü yönünde. Buna temelde itiraz olmamakla birlikte, asıl mesele şu:
1- Özel tüketimle cari açık yaratılıyor mu?
2- Tüketim, olması gerekenden fazla teşvik ediliyor mu?
Birinci sorunun yanıtı çok açık. Son dönemde özel tüketim harcamaları sanıldığı kadar büyümeyi desteklemiyor ve hatta dış açık yaratıyor. Örneğin; otomobil kredileri yoluyla, ağırlıklı oranı ithal girdiye dayanan harcamalar finans ediliyor. Böylece cari açık baskısı arttığı gibi üçüncü ülkelerin büyümesine dolaylı yardım sağlanıyor.
İkinci sorunun yanıtı ise radikal önlemler gerektiriyor. Kredi kartına taksit uygulamasının kaldırılması veya süre sınırı konulması, talep edilmediği halde kefilsiz kredi limiti açıldığına ilişkin mesajların durdurulması, otomobil gibi dışa bağımlı sektörlerde tüketici kredilerine oransal sınırlama getirilmesi gibi. Bundan böyle, otomobil alımında satış bedelinin yüzde 50-75'ine kadar kredilendirme tavanı uygulanabilir!