Gezi Parkı olaylarından sonra ekonomide "Cambaza bak cambaza" oyununun yeni bir perdesi sahneleniyor. "Faiz-kur" ikilemi üzerinden kurgulanan bu oyunun hedefinde şu an Merkez Bankası var. Çok yakında maliye politikası ve hazine borçlanma işlemleri de bu girdabın içine çekilebilir!
Piyasalar, sözde destek veriyor gibi görünse de, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın geliştirdiği para politikasına özde sahip çıkmadı. Hatta IMF dokümanlarında, Merkez'in klasik faiz silahını kullanmasının yeterli olduğu savunuldu. Ülke çıkarlarını ön planda tutan politika araçları "izlenmesi güç" ve "şeffaflığı yetersiz" diye nitelendirildi.
***
Hatırlatmak gerekirse… Merkez Bankası, 2010 yılı sonundan itibaren fiyat istikrarının yanında finansal istikrarı da gözeten özellikli para politikası uyguluyor. Bu kapsamda
"faiz koridoru" aktif olarak kullanılıyor. Böylece, Merkez Bankası'nın likidite duruşu piyasada daha fazla ciddiye alınıyor.
Banka ayrıca, kısa vadeli sermaye hareketlerinde artan oynaklığın ekonomiye etkisini sınırlamaya çalışıyor. Örneğin,
"Rezerv Opsiyonu Mekanizması" ile dövizde net sinyaller veriyor.
İlk sonuçlar da gösteriyor ki bu mekanizma sayesinde Türkiye'deki Dolar/TL kur oynaklığı gelişmekte olan diğer ülkelere göre azalıyor.
Döviz kurunun dışsal faktörlere hassasiyeti zayıflıyor.
***
Ancak bir gerçek var ki, bu politikalar,
"olağan ekonomik koşullarda" netice verdi. Ama bugün kuru yukarı çeken, Merkez Bankası'nı faiz artırımına zorlayan, böylece ekonomideki büyümeyi frenlemesi kaçınılmaz olan zorlu bir süreç yaşanıyor.
"İç huzursuzluk",
"cari açık",
"kamu dengesi",
"küresel likiditede sıkılaşma" ve
"yaklaşan seçimler" bahaneye dönüştürülüyor.
Merkez Bankası'nın maharetine asıl şimdi ihtiyaç duyuluyor.
***
Ve tam bu ortamda Türkiye, asıl gündeminden uzaklaşıyor. Yani,
"orta gelir tuzağına" sürükleniyor. Üst teknoloji ihracatının genel dış satımdaki payı düşüyor, G-8 ülkeleri ile gelir makasını daraltma şansı iyi kullanılamıyor.
Hep söylüyorum, bir kez daha tekrar edeyim, komplo teorilerine girmeye gerek yok.
Oyun oldukça reel şartlarda cereyan ediyor.
Yani… Ya
"içinize kapanır, tepkisel olur, güvenlikçi politikalara yaslanırsınız" ya da
"kendinize güvenir, özgürlükçü, rekabetçi politikalarla krizleri aşarsınız."
Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı yeni tabloda,
"saflar sıklaştırıldığına, demokrasi testi geçildiğine" göre ikinci aşamada yapılacak olan,
"toplum psikolojisini yönetmek, huzuru tesis etmek, ekonomi ve dış politikada beklenmedik durumlara uygun esnek çözümler geliştirmektir."