Türkiye'nin olması gereken kredi notuna ilişkin tartışmalar ile Kıbrıs Rum Kesimi'ni kurtarma paketi pazarlıkları aynı tarihe denk gelince ister istemez 1999'u hatırladım.
9 Aralık 1999 önemli bir tarihti. IMF destekli program henüz açıklanmamıştı ama varılan mutabakat çerçevesinde "önce sabit, sonra bant içinde dalgalanacak kur politikası" ilan edilmişti. Ve dramatik biçimde Türkiye, iki yıl sonra IMF gözetiminde krize giren ilk ülke olmuştu.
Acaba neden? Aslında bunun pek çok nedeni var ve arka planı artık iyi biliniyor. Ama ben kritik bir gerekçeyi hatırlatmak isterim.
Zira el kadar Kıbrıs Rum Kesimi'ni kurtarmak için 10 milyar Euro'luk paket açan küresel aktörler, 14 yıl önce Türkiye'den aynı miktar desteği esirgemişlerdi. 2000 yılında başlayan, 2001 Şubat'ında krizle sonuçlanan program son şeklini almadan önce IMF'den, "10 milyar dolar kredi" talep edilmişti. Başta kamu bankaları olmak üzere finansal yapı iç açıcı değildi. Program kapsamında "bankacılık reformu" da düşünülmüştü. Lakin IMF, "Fon'daki kotanızın 3 katından fazla kredi açamayız" diyerek sadece 4.5 milyar dolar civarında kaynak sözü vermişti. Sonrası malum. IMF, krize giren Türkiye'ye, oldukça zorlu ön şartlarla 30 milyar dolara varan ilave kredi sağlamış ama bedeli çok ağır olmuştu.
İşte çok yakında son taksiti ödenecek kredi, aynı zamanda IMF'nin hatalarının, global mali sistemdeki çifte standarttan kaynaklanan son hesabın kapatılışının simgesidir.