Önceki akşam Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın iftar davetinde idik. Arınç, AK Parti'nin kuruluş felsefesindeki duruluğu yaşayan ve yaşatan bir siyasetçi. Zaman zaman gelgitler yaşasa da hâlâ "vicdanı" temsil ediyor.
Bülent Bey'in geniş sohbet yelpazesi içinden, kişisel gözlemlerime dayanan üç konuyu aktarmak istiyorum.
1- Çankaya seçimi ve partinin geleceği.
2- Arınç'ın alacağı pozisyon.
3- Ve terörün geldiği son nokta...
***
Sanırım Arınç, bize çizdiği tabloda, üçlü dengeyi görmemizi istedi. Mesela, halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, Başbakan
Abdullah Gül.
Peki ya kendisi?
Orası biraz farklı.
Eski gücünde olmasa da ağırlığını koruduğunu hissettirir gibiydi.
Belediye başkanlığı yakıştırmalarına kesin bir dille "hayır" dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi 2014'te, genel seçim 2015'te yapılacağına göre, "Aradaki bir yılda ülkeyi kim idare edecek?" diye sorulduğunda,
"Doğmamış çocuğa don biçmem" cevabını verdi. Ancak,
"Başbakan Arınç" vurgusu sanki kulağa hoş geliyordu. Tabii, bütün bunlar şimdilik spekülasyondan ibaret. Arınç'ın da söylediği gibi
"Ölümle hayatı iç içe düşünmeli." Siyasi konjonktüre, kişilerin talep ve arzularına bakılmalı, bugüne kadar geldiği şekliyle güzel gitmesi sağlanmalı!
***
Terör meselesine gelince...
Arınç, PKK'nın 2012'yi dönüm noktası ilan ettiğini, belli yerlerde hegemonya kurma iddiasıyla 15-16 yaşında çocukları dahi ölüme gönderdiğini anlattı. Özellikle Şemdinli senaryosunu aktarırken,
"Orada top sesleri var, sivile yasak bölge var, direniş var" demesi ilginçti. Sivil halkı canlı kalkan yapmaya kalkışan terör örgütünün oyununun bozulduğunu söyledi. "Yine de müteyakkız haldeyiz!" dedi ama bu kez
"açılımdan, diyalogdan" söz edemedi...