Bir süredir 1997 yılının arşivi üzerinde çalışıyorum. Gözüm, mart ayındaki bir habere takıldı: "Yerli reyting şirketi kuruluyor..."
Haberde, Türkiye'de faaliyet göstermesi amaçlanan kredi derecelendirme kuruluşlarına ilişkin genel hükümler dikkati çekiyor... "
Şirketlerin hisselerinin nama yazılı olması yani ortaklık yapısının şeffaf biçimde görünmesi, yabancı kuruluşların yüzde 20'ye kadar hisse alabilmesi, kimseye asgari kredi notu için garanti verilmemesi vs..."
S&P'nin Türkiye'nin görünümünü pozitiften durağana çevirmesinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başlattığı tartışma, aslında 15 yıl öncesinde kalan arayışı yansıtıyor.
Şimdi denilebilir ki "Türk tipi reyting kuruluşunu kim ciddiye alır?"
Oysa mesele o kadar basit değil.
Şayet İstanbul'un Finans Merkezi olması isteniyorsa mutlaka öncülüğünü Türkiye'nin yaptığı, diğer yükselen ekonomilerin de katılabildiği en azından bölgesel çapta etkili bir kredi derecelendirme kuruluşu neden olmasın?
15 yıl önce bir yerli reyting kuruluşunun temeli atılsa, güçlü siyasi ve ekonomik yapı ile desteklenseydi, bugün bambaşka bir yerde olurdu. Bu tür bir kuruluş hem "küresel vicdanı" yansıtır hem de Türkiye'ye not veren "sıfırcı hocaların" kalite kontrolünü yapardı.
Bence denemeye değer...