Referandum meydanlarından yansıyan siyaset dili, polemiğin düzeyi giderek sertleşiyor. Kefen giyerek siyaset yapılmasından adamlık ayarına, dürüstlük testinden hesap verebilirliğe kadar pek çok malzeme, seçmene sunulan mönüde yer alıyor. Lakin işin özü kaçıyor. Anayasa değişikliği ile ne amaçlandığı şu anda ihmal ediliyor. Bu yüzden, anayasa oylaması, bir tür genel seçim provasına dönüşüyor. Özellikle muhalefetin, anayasa paketine karşı söyleyecek fazla sözü olmadığından mesele gelip ülkenin bütünlüğüne, iş ve aş sorununa odaklanıyor. Çünkü,
1- Muhalefet, anayasaya uygunluk denetiminden geçmiş bir metni kötüleyip, seçmeni ikna etmekte zorlanıyor.
2- 12 Eylül'le sembolik de olsa yüzleşmekten kaçamıyor.
3- Kadına, çocuklara, şehit ve gazi ailelerine yönelik pozitif ayrımcılığa itiraz edemiyor.
4- Memura toplu sözleşme hakkını, kişisel verilerin korunmasını, kamu denetçiliği yoluyla bazı sorunların sulhen çözümünü göz ardı edemiyor.
5- Geriye kalıyor, "yargı dizayn edilecek!" iddiası. Bu iddianın sahipleri, kendilerine göre düzenlenmiş yargı eliyle, demokratik işleyişin nasıl ipotek altına alındığını iyi bildiği hatta kulis faaliyetlerini bizzat yürüttüğü için tutarlılık sınavından geçemiyor!