Heyecan dalgası. İktidara özlem. Umuda yolculuk. Mahşeri kalabalığa sahne olan CHP'nin 33. Kurultayı'nı üç cümlede özetlemek mümkündü.
"Değişim talebi", milletvekilini de il başkanını da delegeyi de önüne katıp götürmüş, siyasi pragmatizm, vefa duygusunu silip süpürmüştü.
Kemal Kılıçdaroğlu' na toplumun gösterdiği ilgi müthişti. Lakin tarihi fırsatlar kadar riskleri de içeriyordu. Nitekim salonu canlandıran, "CHP Genel Başkan adayı Kemal Kılıçdardoğlu ve Genel Sekreter Önder Sav" anonsu, "Motor eski, kasa yeni!" çağrışımı yaptırıyordu. Zira Kurultay'ın yarını temsil eden iki ismi "Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin" idi. Partinin baskın karakteri "Önder Abi" ise geçmişin mirasıydı. Yani Kemal Bey, sırtında yükle girdiği Kurultay'dan "Genel Başkan" olarak çıktı ama "Lider" unvanını almasının ağırlık atmasına bağlı olduğu görüldü. Kılıçdaroğlu'nun, solun yeni markası olarak seçmen nezdinde kazandığı prim, eski siyasetin savunucularının ya değişeceğini ya da tasfiyeye uğrayacağını tescilledi.
***
Mesajlara gelince...
Kılıçdaroğlu, Kurultay'ın özel konuğu Rahşan Ecevit'in yanına giderek
"kucaklayıcı" olacağını gösterdi.
Konuşmasına başlarken geçmişle bağı korumaya özen gösterip,
"İnönü, Ecevit ve Baykal'a selam gönderdi." Ancak doğrudan
Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti'yi hedef alarak büyüme isteğini dışa vurdu.
"Sakin güç" olarak takdim edilmesine karşın Baykal'ı aratmayan
"Sert üslubu" ile yer yer gelecek vizyonunu kaybetti.
Siyasi gündemi sınırlıydı. Ekonomiyi ve hukuki konuları ön sıralara koydu.
"Tutukluluk infaza dönüştü" diyerek Silivri'deki mağduriyete değindi ama işin özünü, demokrasiyi tehdit eden Ergenekon'u teğet geçti. Zaman zaman işçi veya işveren örgütünün genel kurulunda nutuk atar gibiydi. Teknik içerikli cümleler yüzünden bazen salon hâkimiyetini kaybetti. İlk konuşmanın hatırına üzerinde durulmadı.
Zenginlikte değil, fakirlikte eşitlik vaat eder havadaydı. Oysa taban, iktidara uzanmak, zenginleşmek arzusu ile Ankara'ya koşmuştu.
Alışılmış laiklik edebiyatına sığınmaması dikkate değerdi. Seçmeni midesinden yakalamak için
"yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik" temasını işledi. CHP'nin,
"Cumhuriyet" kimliğinin yanına
"Halk" kimliğini de ekleyeceğini müjdeledi.
***
Organizasyonun
"felaket" olduğu Kurultay
, "Umarız CHP'nin ülkeyi yönetim tarzı böyle olmaz!" dedirtti.
Ve maalesef salona
"hınç" hâkimdi.
"Gün gelecek, devran dönecek, AKP hesap verecek" korosu, geçmişle hukuk zemininde hesaplaşma niyetini değil,
"kaba kuvvetle yakaya yapışma" zihniyetini yansıtıyordu.
Kim ne derse desin CHP Kurultayı'nda, Başbakan Erdoğan'ın ağırlığı da hissedildi.
"Erdoğan'ın yükselttiği icraat çıtası, karizması, halkla ilişkiler başarısı ve bazı hataları" adeta solda alternatif lider arayışının kaynağını hatta modelini oluşturmuştu.
Kılıçdaroğlu'na yönelik,
"Başbakan Kemal",
"Halkçı Kemal" yakıştırmaları, Ecevit sonrasında soldaki en etkileyici çıkış grafiğine işaret ediyordu. Sıfırdan yükselen
"Bizden birisi Erdoğan" portresinin karşısına
"Halk adamı Kılıçdaroğlu" resminin eklenmesi, siyasette daha dengeli güç mücadelesinin habercisiydi. Nihayet Kılıçdaroğlu'nun, bilinçli biçimde ürettiği
"Recep Bey" vurgusu şık kaçmasa da
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la söz düellosuna gireceğini simgeliyordu.