TBMM kulisindeyiz. Hassas oy dengesi yüzünden ortam biraz gergin. Her hareketten, hatta mimikten anlam çıkarılacak kadar teyakkuz hali hakim. Kuliste, Başbakan Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanı Egemen Bağış, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, MKYK üyesi Agah Kafkas sohbet halinde. Sohbete bir ara biz gazeteciler de katılıyoruz. Tunceli'deki hain pusu da konuşuluyor, karanlıkta kalan 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum olayları ve Başbağlar katliamı da... Başbakan'da, anayasa değişikliği görüşmeleri ve referandum sürecinde "provokatif olaylar" yaşanabileceği kaygısı hissediliyor. Erdoğan kuliste, bir yandan arkadaşlarının 1 Mayıs Taksim Meydanı izlenimlerini dinliyor diğer yandan Genel Kurul Salonu'nu gösteren televizyona göz atmayı ihmal etmiyor. Bu tablo altında ekonominin patronu Babacan'a soruyorum:
"Bankacılar, anayasa tartışmaları ve AK Parti hakkındaki spekülasyonlar nedeni ile son 15 günde piyasada duraklama olduğunu, kredi hacminin hız kestiğini söylüyor. Sizdeki veriler bunu teyit ediyor mu?" Babacan, "Kredileri haftalık izliyorum. Artış devam ediyor. Ama hızında yavaşlama olup olmadığını bu aşamada söylemek güç" cevabını veriyor.
***
Babacan, haftasonu düzenlediği basın toplantısında 2001 krizinden sonra Türkiye'nin yapısal reformları tamamlamasının, finansal sistemini rehabilite etmesinin küresel kriz ortamında büyük şans olduğunu hatırlatmıştı. Hatta ekonomiye ilişkin riskleri,
"Kapatma davası senaryosu ve ilk seçimden zayıf hükümet çıkması" olarak göstermişti.
Burada dikkat edilecek husus şu:
"
Gelişmekte olan piyasalar içinde giderek ayrışan ve yıldızı parlayan Türkiye'nin bugünkü cazip konumunu sürdürmesi, ikinci nesil reformları tamamlamasına doğrudan bağlı."
ABD ve AB, bankacılık sektörünü ayağa kaldıracak önlemlere ve mali genişlemeyi durdurma zamanlamasına odaklanmışken Ankara'nın ortaya çıkan tarihi fırsat eşiğini iyi değerlendirmesi gerekiyor. Bu nedenle Mali Kural, İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu, Yeni Gelir Vergisi Kanunu ile Türk Ticaret ve Borçlar Kanunları'nın ele alınması kritik önem taşıyor. Ancak Meclis'in öncelikleri ve yorgunluğu çok şeye el vermiyor. Babacan, "Mali kural ve yerel mali reform düzenlemesinin hazır olduğunu, Gelir İdaresi'ni yeniden yapılandıracak stratejik yasa tasarısının ise imzaya açıldığını belirterek,
"Boş durmuyoruz" demeye getiriyor.
***
İçeride anayasa fırtınaları koparken komşudaki kriz, Türkiye ve AB açısından dersler içeriyor. Nitekim geçtiğimiz hafta gittiğimiz Almanya'da gözlemlediğimiz iki konu, dinamik Türk iş adamları ile Yunanistan'ı bataktan çıkarmak için Berlin'in sergileyeceği cömertlik üzerine idi. Aslında, Alman ve Fransız bankalarının 120 milyar doları aşan Yunanistan riski, önlem alınmazsa Avrupa finansal mimarisinin de çatırdayacağına işaret ediyor.
Almanya'daki Türkler ise gayrimenkulden imalat sanayine kadar uzanan geniş alanda ortaya çıkan fırsatları değerlendirmeye çalışıyor.
Almanya Temsilcimiz Mikdat Karaalioğlu'nun organize ettiği
"Sabah Almanya Buluşmaları" vesilesi ile Stuttgart'ta görüştüğümüz Türklerden aldığım izlenim de
"Ankara'da istikrar olsun, burada başımız dik gezelim. Ötesini zaten biz hallederiz" şeklinde idi. Tabii bir endişe de paylaşıldı. Krizin teğet geçtiği Almanya, Yunanistan'a el uzattığı ölçüde, doğrudan Türklere fatura edilebilecek harcama kısıcı kararların alınabileceği endişesiydi bu.
Son söz olarak yeniden anayasaya dönecek olursak... Özellikle yargı ile ilgili maddeler bazı milletvekillerini ikna etmemişe benziyor. AK Parti yönetimi surda gedik açtırmıyor. Ötesine de ya millet ya da mahkeme karar verecek gibi görünüyor!