Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, zaman zaman gazetecilere takılır: "Valla bazı arkadaşlarınızın maaşının bir kısmını almam lazım!"
Sonra devam eder...
"Konu ne olsa Cemil Çiçek'ten iki satır alıp, yazayım deniyor. İyi de bütün kavgayı ben mi vereceğim?" Ve nihayet işi, "Ben, Hükümet Sözcüsü değilim, Bakanlar Kurulu sözcüsüyüm" noktasına getirir ve susar.
Bakan-gazeteci ilişkisinin ilginç örneğidir Çiçek. Ne zaman susacağını iyi bilir. Ne söylemeyeceğini ise çok iyi... Devleti tanır. Kamuoyu nabzını tutar. Bildik doğruları vardır ama son analizde parti neye karar verirse, siyasi etik gereği önde gelen savunucusu olur. İşte bu profil içinde Çiçek'e son günlerde sorulan bir soru da anayasa değişikliği ve referandumla ilgili... Çiçek diyor ki...
"Her yol anayasaya çıkıyor. Tamam anayasa değişikliğini yapacağız, yani ayağımızı kaldıracağız. Peki nereye basacağız? Ayağımızı basacak taş mı var? Örneğin, anayasanın 10 ve 42. maddelerini değiştirmek için muhalefetin önemli bir bölümünün desteği ile ayağımızı kaldırdık ama bastığımız taş yosunluymuş, kaydık, düştük! Konunun Meclis'te çözülmesi esastır. Lakin zemin uygun değil. Örneğin, ombudsmanlık yasası çıkarken CHP, 'Anayasa değişikliği gerekiyor' dedi. Şimdi anayasa paketine dahil etsek, 'Siz, Türkiye'ye kadılık sistemini getirmek istiyorsunuz' diye karşı çıkıyor!"