IMF ile gündemimize giren özerk kurulların geleceği giderek kararıyor. Kritik alanları siyasetten arındırma iddiası ile yol çıkılsa da bugün durum farklı. Bu fark üç noktada...
1- Özerk kurumlar, geride bıraktığımız yıllarda, ekonomi için ne kadar gerekli olduklarını ortaya koyamadı.
2- Siyasi otorite, "Davul benim sırtımda, tokmak bürokratın elinde" olmaz diye düşündü.
3- 2002'den beri özerk kurumların yöneticileri çoğu zaman siyasetle kol kola girerek asli misyonlarını yitirdi.
Yukarıdaki değerlendirmelerin temelinde IMF'nin, "Özerk Gelir İdaresi" isteği ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bu talebe "karşı duruşu" yatıyor. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın (GİB) kuruluşunda yaşanan "kurul çekişmeleri" daha işin başında "devekuşu" modeli ortaya çıkarmıştı. Yasa ve yönetmelik hazırlığı yeni kurulan Gelir Politikaları Müdürlüğü'ne bırakıldı. GİB'in etkili denetim merkezi olması öngörüldü. Lakin bunun için gerekli vergi denetimi yeniden yapılanamadı. Hesap uzmanları ve Maliye müfettişleri, GİB'in çatısına girmedi. Gelirler Kontrolörleri "daire başkanlığı" ile yetindi. Gelinen noktada, özellikle Doğan Grubu'na yönelik vergi incelemesi, bu Grubun Maliye'nin bir kanadı ile bağlantı kurduğu kuşkusu karşısında hükümetin kararlı olduğu husus şu:
"Denetim birimlerinin birleştirilmesine ilişkin tasarı seçimden sonra ele alınacak. Üstelik konu, IMF ile olası stand by'ın da şartları içinde. Hem de denetim etkinliğinin artırılması vaadiyle."